23 Kasım 2016 Çarşamba

Atatürk’ün 1 Kasım 1937 tarihli Meclis açış konuşması



Atatürk’ün 1 Kasım 1937 tarihli Meclis açış konuşmasının sonundaki “Gökten indiği sanılan kitapların dogmaları!” sözü


“Aziz milletvekilleri,

Dünyaca bilinmektedir ki, bizim devlet yönetimimizdeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Bunun kapsadığı prensipler, yönetimde ve politikada bizi aydınlatıcı ana çizgilerdir. Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların doğmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya yaşamdan almış bulunuyoruz.(Alkışlar)


Bizim yolumuzu çizen, içinde yaşadığımız yurt; bağrından çıktığımız Türk ulusu ve bir de, uluslar tarihinin bin bir acıklı olay ve sıkıntı ile dolu yapraklarından çıkardığımız sonuçlardır.

Elimizdeki programın ruhu, bizi sadece bir kısım vatandaşlarla ilgilenmekten engeller, biz bütün Türk ulusuna hizmet ederiz. Geçen yıl içinde, parti ile hükümet kuruluşunu birleştirmekle vatandaşlar arasında ayrılık tanımadığımızı fiilen göstermiş olduk. (Var ol sesleri) Bu olayın bizim, devlet yönetiminde kabul ettiğimiz, ‘Kuvvet birdir ve o ulusundur’ gerçeğine uygun olduğu ortadadır.(Alkışlar) Gücün tek kaynağı olan Türk Milletinin seçkin vekillerini, büyük mutlulukla, eğilerek selamlarım. (Bravo, yaşa sesleri, şiddetli ve sürekli alkışlar)” 


(Millet Meclisi Tutanak Dergisi D. V, C. 20, Sa. 3, 1 Kasım 1937)

20 Kasım 2016 Pazar

TARİHTE MÜSLÜMAN OLAN İLK TÜRK HÜKÜMDARI VE DEVLETİ






TARİHTE MÜSLÜMAN OLAN İLK TÜRK HÜKÜMDARI VE DEVLETİ.


KARAHANLILAR VE ABDULKERİM SATUK BUĞRA HAN.



Karahanlı Devleti, 840 - 1212 yılları arasında Orta Asya ve günümüz Doğu Türkistan toprakları üzerinde hüküm sürmüş bir Türk devletidir.


Bazı tarihi kaynaklarda bu krallık, "İlekhan Krallığı" olarak geçer. Bulunan maden paraların bir çoğunda tipik "İlek (Iilik, elik, vs.)" sözü vardır. İslâmi kaynaklarda, örneğin Ali ibn el-Esir, o hanedanın ismini al-Hāqaniya, al-Hāniya veya al-Āfrāsiyā diye tanımlamıştır.[4] Eşzamanlı edebiyat kaynaklarında genellikle hanedan ismi Kağaniye (Ḵāqāniya) (Ḵağan [yurdu]), al-Moluk al-Ḵāniya al-Atrāk "(Mülûk Bâvendîyye)" veya Āl-e Afrāsiāb (Afrasiab ailesi, hanedanı; Şehname'deki Turan kralı) denilmiştir.[5]


İsim kökeni

Devletin adı Kara ve Han iki Türkçe kelimeden oluşmuştur. "Kara", Türkçe'de siyahı, soyluluğu gösterir ve "Han", doğrusu Kağan, yöneticilere verilen Tanhu, Hakan, Yabgu, ve İlbey gibi Türkçe bir unvandır. Prof. Omeljan Pritsak, meseleyi daha başka açıdan ele alarak izah etmiştir. Türklerde Kara, Kızıl, Ak ve Gök, dört yönü temsil etmektedir. Kara, kuzey tarafını gösterir ve ekseri şehirlerde ayrı olarak bu yönlerin kapılarının isimleri vardır. Belh'in kuzey, yani Kara'nın yönü (tarafı) Türk kapısıdır. Güney kapısı Hint, batı kapısı Yahudi, doğu kapısı ise Çin kapısıdır. Kara aynı zamanda kuvvetli, cebbar ve cesur demektir. Bu bakımdan bu ismi almış olmalıdırlar. Gazneli Mahmud'a Çinlilerin verdiği "Karahan" tabiri de aynı mânâda olmalıdır. "Kara", azamet yükseklik ve üstünlük demektir.[6] Meselâ Türk ülkelerinden en doğudan batıya kadar rastlanan karasular, hep gür, coşkun su ve nehirlere verilmiştir.


Siyasi tarihi

Kurucusu Bilge Kül Kadir Han'dır. Bilge Kül öldükten sonra oğulları Bazır ve Oğulçak devletin başına geçtiler. Devletin Batı kısmında hükümdar olan Oğulçak, Samanoğulları Devleti'ndeki karışıklıklardan yararlanarak isyan eden bir Samanî şehzadesinin sığınma talebini kabul etti. Oğulçak'ın yeğeni Satuk Buğra, bu şehzade sayesinde müslüman oldu ve Abdulkerim adını aldı. Bu olaydan sonra amcası Oğulçak'ı mağlup eden Abdulkerim Satuk Buğra, devletin başına geçti ve Han ünvanını alarak islamiyeti resmen kabul etti. Karahanlılar, islamiyeti topluca kabul eden ilk Türk devletidir. Satuk Buğra Han 955 (Hîcrî 344) yılında, Kâşgarlı Mahmud'un Divân-ı Lügati't-Türk'te " اَرتُج " artuç: Ardıç olarak geçen altın Artuç köyünde gömülmüştür.[7] Kaşgar'da bu adda iki köy vardır. O zamanlar Kaşgar'ın kuzeyinde iki tane Artuç (Atuş, Artux) isminde köy vardı, birisinin adı altın[8] Artuç (Atuş, Artux), ikincisi üst Artuç (Atuş, Artux)'dur.


Karahanlı tarihi

Tarihi kaynaklar, birbirleri ile fazlasıyla ters düşer. Karahanlı Devleti'nin ilk Hanı, tarihi ve kurucusunun kim olduğu daima tartışılmıştır. Karahanlı devleti İslam'la ilgilidir ve tüm kaynaklar aynı kişiye yani Satuk Buğra Han'a odaklanmıştır. Sadece bir tarihçi, Abu’l-Futub ‘Abd al-Ghafir bin Husayn al-Alma’i, ki Hicri beşinci yüzyılda Kaşgar'da yaşamıştır, Tarikh Kashghar adıyla şehrin tarihini yazmış ve Satuk Buğra Han'ın din değiştirdiğini anlatmıştır. Ancak, bu ilk el yazması metin kaybedilmiş ve kısmen tekrar 14. yüzyılın başında Jamal Qarshi tarafından Mulhaqat al-Surah isimli kitabında yeniden belirtilmiştir. Bir başka kaynak 1889 yılı içinde bulunan Çağatayca dilinin son kısmına ait Buğra Han hatıralarıdır (Tazkirah Buğra Han). 17. yüzyıldan kalma bir başka el yazması kopyası bulunur.


Kuruluş dönemi ile ilgili pek fazla bilgi bulunmayan Karahanlılar Devleti, Karluk, Çiğil, Yağma ve diğer Türk boylarından oluşmuştur.


Devlet, 840 yılında Uygur Devleti'nin, Kırgızlar tarafından yıkılmasıyla Bilge Kül Kadir Han tarafından kurulmuştur. 893 yılında Kaşgar devletin başkenti olmuştur. Bilge Hüsamettin Han'dan sonra devleti oğulları, Bazır Arslan Han ve Oğulçak Kadir Han yönetmişlerdir. Balasagun ve Taraz merkezli iki ana idari bölgeye ayrılan devlette Bazır Arslan Han, Balasagun'da Büyük Kağan olarak ve Oğulçak Kadir Han Taraz'da Ortak Kağan olarak yönetimi paylaşmışlardır.


10. yüzyıl sonlarında Oğulçak Kadır Han'ın yeğeni Satuk'un, savaş halinde bulundukları Samanî sığınmacıların etkisi ile İslam'ı kabul etmesi devletin tarihinde yeni bir sayfa açmıştır. İslam'ı kabulunden sonra Abdülkerim adını alan Satuk Han, devletin sürekli savaş halinde olduğu Samanîler'den de aldığı destek ile amcasına karşı mücadele ederek devletin yönetimini ele geçirmiştir.


İslamiyet'i devlet dini olarak benimseyen Satuk Han döneminde Karahanlı Devleti'nin tamamına yakın bir bölümü bu dine geçmiştir. Karahanlı Devleti ilk büyük Müslüman Türk devleti olmuştur. Halife "Nasr Bin Ali" döneminde Abbasiler Karahanlıları Müslüman ülkesi olarak tanımıştır. Samanoğulları ile ihtilafta olan Karahanlılar, Gazneliler'i destekleyerek Samanoğulları Devleti'ni yıkmıştır. Gazneliler ile Ceyhun nehri sınır olarak belirlenmiştir.


Devlet 1042 yılında hanedan içindeki kavgalar sonucunda Doğu ve Batı Karahanlı devletleri olarak ikiye bölünmüştür. Batı Karahanlı Devleti, 1042-1212 yılları arasında hüküm sürmüş ve ilk başkenti Özkent olan devlet 1212 yılında Harzemşahlar tarafından yıkılmıştır. Önemli merkezleri Balasagun, Talas ve Kaşgar ve ilk hükümdarı Tamgaç Buğra Han olan Doğu Karahanlı Devleti ise 1211 yılında Karahitaylar tarafından yıkılmıştır. Çinliler yakınlarında kurulan tüm yabancı devletlere yaptıkları gibi Divide et impera (Böl ve hükmet) hilesini kullanıp önce ikiye bölmüşler daha sonra yıkmışlardır. Aynı oyun Göktürklerede yapılmıştır. Böyle oyunları Ruslar Anaasya'da yaşayan diğer Türk Uluslarına uygulayıp birbirlerine düşman yapmışlardır.


Krallık (Kağanlık) Altayların aile sistemine göre iki alt krallığa bölünmüştür. Doğu Karahanlıların hükûmdarı, daha büyük han olup "Arslan Kara Han" unvanıyla Balasagun (ya da Kara Ordu)'da ikamet etmiştir. "Arslan" kelimesi Karluklar'dan Çiğil boyunun totemi (ongunu) olan aslan manasına gelmektedir. Batı Karahanlıların hükûmdarı olan ikinci Karahan ise Taraz'da üslenmiş ve daha sonra Kaşgar'a taşınmış ve tekrar Taraz'a dönmüştür. Onun unvanı Buğra Kara Han idi. "Buğra" kelimesi Karluklar'ın Yağma boyunun totemi (ongunu) olan deve anlamına gelmektedir.[9]


Karahanlı Devleti, Aral Gölü'nden Batı Çin ve Moğolistan adacıklarına kadar uzanan bir coğrafyada hüküm sürmüştür.



ABDÜLKERİM SATUK BUĞRA HAN 


Satuk Buğra Han, (Arapça: صَتُق بُغهرَ خهَن; Sátuq Bughra Khán) Hicrî 309 (Milâdi 922) yılında doğmuştur. Satuk altı yaşına gelince, babası, Tengri Kadir Buğra Han Buhara'ya karşı yaptığı bir seferde vefat eder.[1] Dul kalan annesi, Satuk ile birlikte amcası ve babasının yerine ardıl olan Harun Buğra Han'ın himayesine girerler.


Hayatı

Müslüman oluşu


Karahanlıların 920-958 yılları arasındaki hükümdarı, 932 yılında İslam'ı kabul ederek, tarihteki ilk Müslüman Türk Hakanı olmuş, Türk topluluğunun toplu halde İslam'a geçmesine yol açmıştır. Bu yüzden Türk tarihi için önemlidir ve hakkında Satuk Buğra Han destanı anlatılır. Babası Karahanlı hükümdar ailesinden Bezir Han idi. Babasının ölümü üzerine amcası ve üvey babası Oğulcak Kadır Han'ın himayesinde büyüdü. Satuk Buğra on iki yaşlarında iken Maveraünnehir ve Horasan bölgesine hakim olan Müslüman Samani Devleti şehzadeleri arasında anlaşmazlık çıktı. Bunlardan Nasır bin Ahmed, Oğulcak Kadır Han'ın ülkesine sığındı. Ona iyi muamele edip Artuç nahiyesinin idaresini verdi. Artuç Nasır bin Ahmed'in gayretleri ve gelip giden Müslüman tüccarlar sayesinde bir ticaret merkezi oldu. Satuk Buğra da Artuç'un ziyaretçileri arasındaydı. Nasır bin Ahmed'le tanışıp ondan İslamiyeti öğrenerek Türkistan'da İslâm Peygamberi Muhammed bin Abdullah'ın ölümünden 333 yıl sonra Satuk 12 yaşında iken Müslüman oldu. Müslüman olduktan sonra Abdülkerim[2] ismini almıştır ve tam ismi Abdülkerim Satuk Buğra Han olmuştur.


10. yüzyılda yaşayan Arap gezgin ve bilgin İbn Fadlan Milâdi 960 yılında yaklaşık 200,000 çadırlı Türkler (Karahanlılar) İslâm dinini benimsemiştir diye aktarmıştır.[3][4]



Yirmibeş yaşında

Yirmi beş yaşına gelince Müslüman olduğunu açıklayıp, amcası ile mücadeleye başladı. Onunla Fergana Savaşını yaptı. İlk olarak Atbaşı kalesini zaptetti. Daha sonra üç bin kişilik bir orduyla Kaşgar üzerine yürüyüp fethetti. Amcası Oğulcak Kadır Han'ı öldürdü. Ülkede hakimiyeti sağlayıp birliği temin etti. Türk ülkelerinde İslamiyeti hızla yaydı. Ebü'l-Hasan Muhammed gibi İslam alimleri, Satuk Buğra Han'a yol gösterip teşvik ettiler.


Abdülkerim Satuk Buğra Han, daha sonra yaptığı savaşlarda; Yağma, Çiğil, Oğuz boylarının yerleşmiş bulunduğu Türkistan şehirlerini birer birer ele geçirdi. Bu sırada Karahanlılar Devletinin doğu kısmına hakim olan Büyük Kağan Bazır Arslan Han Çinlilerden yardım alarak 924 yılında Abdülkerim Satuk Buğra Han'a karşı savaş açtı. Satuk Buğra Han Müslümanların yardım ve desteğiyle, onunla Balasagun Savaşını yaptı ve galip geldi.


Ardılları

Sultan Satuk Buğra Han'ın dört oğlu, Buğra Hasan Han, Hüseyin Buğra Han, Yusuf Kadir Han, dördüncü oğlunun ismi belli değildir, ve üç kızı, bunlar Nasab Türkan, Hadya Türkan ve Ala Nur isimlerinde toplam yedi çocuğu olur. En son olan Álá Núr, güzel, dindar, namuslu olan kızının hayatı kısa ve Meryem'e hatırlatır (benzer). Álá Núr, ergenlik çağına geldiğinde, bir gece Allaha dua ederken, Melek Cebrâîl ona gelir ve ağzına bir damla ışık (nur) akıtır. İçinde güzel bir rahatlık hissi yarattır, ve onlarda bir süre sonra bu his kayıb olur, daha sonra bir gece, kapıdan dışarı çıkar ve bir kaplanın hayalini karşısında görünce düşüp bayılır.


Birkaç ay sonra Muharrem ayının onuncu Cuma günü, "Cuma namazı" vakti, Álá Núr Kháním, kırmızı tenli, ceylan gözlü ve tatlı sesli bir erkek çocuğu dünyaya getirir. Han bu duruma çok kızar ve öfkelenir, ve öbür insanlarda hayretle sorarlar: "Bu ne biçim olay böyle?". Han bu gizemin araştırılması için emir verir ve kehanette bulunanlar, hekimler, imamlar, kadılar ve zamanın ileri gelen beyleri toplanıp iffetsizlikle suçlanan Álá Núr Kháním'i muayene ederler ve suçsuz ve iffetli olduğuna karar verirler. Erkek çocuğuna bu gizem üzerine Seyyid Ali Arslan ismi verilir. Yedi yaşına geldiğinde annesi onu Toc Bùbù ile nişanlar. Sonra Seyyid Ali Arslan Toc Bùbù’dan üç oğlu olur ve birkaç tane kızı olur. Oğullarının isimleri Muhammad Arslán, Yúsuf Arslán , Kızıl Arslán'dır. Kızlarından birisi birisi Seyyid Bahattin’nin oğlu Seyyid Celaleddin ile evlenir.



Saltanatının sonunda

Bundan sonra 31 yıl hüküm süren Satuk Buğra Han, güzel ve adil idaresi ile binlerce kimsenin Müslüman olmasına vesile olmuştur. Saltanatının sonuna doğru, Satuk Buğra Han, Xıtay (契丹; Qìdān) (Liao Hanedanlığına karşı) sınırına bir sefer yapar ve Turfan'a kadar bütün ülkenin tamamında İslâm genişlemiştir. Burada hasta olur ve Kaşgar'a geri getirilir, bütün bir yıl hasta yatar ve sonra vefat eder. Satuk Buğra Han, son saatlarında arkadaşlarını, çocuklarını, Abú Nasrın oğlunu Abbúl Fattáh yanına çağırır ve onlara nasihatta bulunur. Onun yaşamını bitirdiği son gün, Hicrî 344 Milâdi 955'tir.[5][6]


Kaşgarlı Mahmud'un Divân-ı Lügati't-Türk'te "اَرتُج artuç" "Ardıç. Kaşgar'da bu isme sahip iki köy vardır."[7] diye bahsettiği, "birisinin adı altın[8] Artuç (Artux), ikincisi üst Artuç'dır." Altın Artuç (aşağı Artuç)'ta mezarlığa gömülür[6], ve cenaze törenine iki vali, yedi bin alim ("din adamları"), yirmiiki bin gazi ve halktan onbeş bin kişi katıldı. Satuk Buğra Han'ın ölümünden üç yıl sonra Abbúl Fattáh ta ölür, böylece bütün görevleri Satuk ailesine geçer.[5]


Hasan Buğra Sultan Han, "Padişah Gazi" ünvanını alıp Kaşgar'da babasının yerine geçmiştir, yönetimi sırasında Khutan'ı (başka ismi Chinshahr, Çinşehir) alır.


Abdülkerim Satuk Buğra Handan sonra, oğulları devrinde de ülkesine pek çok İslam alimi gelip, İslamiyeti doğru olarak anlattılar ve yayılmasına çalıştılar. Kendisinden sonra Musa Tunga adında bir oğlu yerine geçti. Bundan sonra da bunun oğlu Baytaş Süleyman Arslan hükümdarlık yaptı. Başka oğulları ve kızları olduğu da rivayet edilmiştir.


10. yüzyılda Artuç'da inşa edilen türbesi tekrar 1995 yılında Mimar Abuduryim Ashan tarafından tamir edilmiştir[9].



Kaynakça

^ "Ankara'nın Başkent Oluşunun 89. Yılı Kutlu Olsun" (WMV). ttk.org.tr. 2012. 19 Nisan 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Ocak 2013.
^ http://www.dmy.info/karahanlilarda-devlet/
^ Reşat Genç, Karahanlı Devlet Teşkilatı, TTK Yay, , s. 4
^ Omeljan Pritsak, “Die Karachaniden” Der Islam 31 (193-54): 17
^ Encyclopaedia Iranica
^ Omeljan Pritsak, 1955, pp. 239-63; Doerfer, Elemente III, pp. 426-32.
^ bk. Jamal Qarashi, Mulhaqat al-Sure aus Bartolda, Turkestan, I (Texte), 132: mata Satuq Bughra khan al-ghazi fi sanat 344 wa mashhaduhu bi-Artuj min qura Kashghar,wa [huwa] al-yaum ma'mur wa mazur, Mi. Grenard, Jour. As., Januar 1900, S. 6
^ altın: aşağı, alt. Atalay, Besim (2006). Divanü Lügati't - Türk. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ISBN 975-16-0405-2, Cilt I, sayfa 95, 108, 109
^ ibid., 23
^ ülüş الش Pay, halk arasında taksim, hisse.Divanü Lugati't-Türk Veri Tabanı
^ Abdulkadir İnan, Orun ve Ülüş Meselesi, Türk Hukuk ve İktisat Tarihi Mecmuası, I, İstanbul, 1931, sayfa 123.
^ Abdulkadir Donuk, İdarî-Askerî Unvan ve Terimler, İstanbul, 1988, sayfa 85.
^ Bahaeddin Ögel, Türk Kültürünün Geliğme Çağları, İstanbul, 2001, II, s. 782-783.
^ Abdulkadir İnan, Orun ve Ülüş Meselesi, Türk Hukuk ve İktisat Tarihi Mecmuası, I, İstanbul, 1931, sayfa 121-128.
^ Bahaeddin Ögel, Türk Kültürünün Geliğme Çağları, II, sayfa 782-783.
^ İbrahim Kafesoglu, Türk Milli Kültürü, sayfa 688.
^ Tuğ üzerine geniş bilği için bkz. Aldülkadir İnan, Tuğ-Bayrak (sancak), Türk Kültürü, 1966, sayfa 46.
^ http://www.turkedebiyati.org/karahanli-devri-turk-edebiyati/
^ TDK Divanü Lugati't-Türk Veri Tabanı
^ "Karahanlılar" İslam Ansiklopedisi, Cilt:24, Sayfa:11, Yıl:2001
Ayrıca bakınız[değiştir | kaynağı değiştir]
Kansu Uygur Krallığı
Karahoca Uygur Krallığı
Karluklar
Gazne Devleti
Dış bağlantılar[değiştir | kaynağı değiştir]
Karahanlılar
İlk Müslüman Karahanlılar
Karahanlılar şiiri



Notlar

^ http://dsr.nii.ac.jp/toyobunko/VIII-1-B-17/V-1/images/PDF/0187.pdf
^ Abdülkerim: Kerem sahibi, cömert, ulu olan Tanrı'nın kulu. Kişi Adları Sözlüğü
^ Ali ibn al-Athir, Al-Kamil fi al-Tarikh. VIII. Edited by C.J. Tornberg. (Beirut, 1965): 532.
^ Mevlana Muhammed, İslam'ın Yayılış Tarihi, cilt 2, İstanbul, 1972, sayfa 985.
^ a b http://dsr.nii.ac.jp/toyobunko/VIII-1-B-17/V-1/images/PDF/0190.pdf
^ a b Jamal Qarashi, Mulhaqat al-Sure aus Bartolda, Turkestan, I (Texte), 132: mata Satuq Bughra khan al-ghazi fi sanat 344 wa mashhaduhu bi-Artuj min qura Kashghar,wa [huwa] al-yaum ma'mur wa mazur, Mi. Grenard, Jour. As., Januar 1900, S. 6
^ Atalay, Besim (2006). Divanü Lügati't - Türk. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ISBN 975-16-0405-2, Cilt I, sayfa 95
^ altın: aşağı, alt. Atalay, Besim (2006). Divanü Lügati't - Türk. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ISBN 975-16-0405-2, Cilt I, sayfa 108, 109
^ http://www.archnet.org/library/sites/one-site.jsp?site_id=4399 Sultan Satuk Buhrahan Tomb


Dış bağlantılar

Digital Archive of Toyo Bunko Rare Books (İngilizce) (Japonca)
Satuk Buğra Han'ın mezarı (ھەزرىتى سۇلتان سۇتۇق بۇغراخان مازىرى) (İngilizce)


https://tr.wikipedia.org/wiki/Satuk_Buğra_Han


https://tr.wikipedia.org/wiki/Karahanlılar

TÜRKLER ANADOLU'YA 1071 DE Mİ GELDİLER?





TÜRKLER ANADOLU'YA 1071 DE Mİ GELDİLER?


Bize ezberletilmiş bir yanlış var. O' da Anadolu'nun Helen(Yunan) olduğu ve bizim 1071 de geldiğimiz.


Yukarda gördüğünüz kabartma Hititlere ait.Halka içine alınmış tamga ile sağda yukarıda gördüğünüz eski Konya halısının motifleri aynı.Yine diğer halka içideki baklava dilimi şeklindeki motif ile Anadoluda bazı  köylerde kilim motifleri aynı.

Hititler Türktü, Anadoluda hep Türktü hepde öyle kalacak.

1 Şubat 2016 Pazartesi

MASON PADİŞAH V.MURAT



MASON PADİŞAH V.MURAT


Veliaht Murat,üvey kardeşleri Reşat ve Kemalettin ile.
1870'ler.


http://www.mason.org.tr/web/


Türkiye'de Masonluk ve Ünlü Masonlar






Türkiye'de Masonluk ve Ünlü Masonlar


(MASONLARIN KENDİ SİTESİ)


http://www.mason.org.tr/web/

ATATÜRK MASON LOCALARINI KAPATTIMI? YOKSA GEÇİCİ UYKU SÜRECİNEMİ GİRDİ?






ATATÜRK MASON LOCALARINI KAPATTIMI? YOKSA GEÇİCİ UYKU SÜRECİNEMİ GİRDİ?



Türkiye'de ilk defa mason derneğinin en tepesindeki isim, Üstad-ı azam Remzi Sanver Habertürk Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı'nın Teke Tek programına katılarak masonluğun bilinmeyen yönlerini anlattı.



ATATÜRK MASON MUYDU?


Atatürk niye masonluğu yasaklıyor? Zararlı diye mi, gizli diye mi, Cumhuriyet'e zarar vereceğini düşündüğü için mi?


Efendim aslında konu Atatürk'ün masonluğu yasaklamış olması değildir. O dönemin Türkiyesi'nin şartlarına baktığımızda 1935'te artan bir faşizm var dünyada, ikinci dünya savaşının eşiğindeyiz. Örgütlü yapıların Türkiye'de varlık şansını daha az bulduğunu görüyoruz. Türk Ocakları da dahil olmak üzere birçok dernek ya kendini kapatıyor ya da kapatılıyor. Şükrü Kaya o dönemin içişleri bakanı da masondur. Bize Türkiye'de artık bu faaliyetleri sürdürmenin mümkün olmadığını söylüyor. Bu bilgi üzerine dernek kendi kendini kapatıyor. Bunu Atatürk'ün masonluğa karşıtlığı olarak görmek mümkün değildir. İstanbul'da yapıldığında Atatürk'e saygılarını sunuyor başarı dileklerini gönderiyor. Atatürk'ün mason karşıtı olması durumunda zaten 35'e kadar sürmesi de mümkün değildi. Masonluğun gizli bir yapı olması zaten mümkün değil.



Atatürk mason muydu?


Atatürk'ün mason olup olmadığını bilmiyoruz.



Gerçekten bilmiyor musunuz?


Gerçekten bilmiyoruz... Birisinin mason olduğunu söyleyebilmek için ya bir locanın kayıt defterinde ismi olması lazım ya da localar toplantıların sonunda bir özet yazılır. Bizim elimizdeki belgelerde Atatürk'e dair böyle bir belge yok. Ama Avrupa'daki bazı mason tarihçileri mason listeleri yaparken Mustafa Kemal Atatürk'ü de bu masonlara dahil ederler. Ama böyle bir belge yok, olmadıkça da 'Bilmiyoruz' demek zorundayız.



ATATÜRK'Ü MASONLAR MI ÖLDÜRDÜ?


Atatürk'ün doktorunun mason olduğu ve derneği kapattığı için doktoru tarafından zehirlendiği, öldürüldüğü söylentileri var gelen sorular arasında...

Masonluğun açılması Atatürk'ün ölümüyle bağlantılı değildir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü 1938'de kaybettik. Loca tekrar 1945'te açıldı. Atatürk'ü masonların öldürmüş olduğu iddiasını bu kurumun başkanı olarak bir hakaret görüyorum.

FATİH ALTAYLI SORDU- ÜSTAD-I AZAM REMZİ SANVER CEVAP VERDİ
http://www.sonmansethaber.com/ataturkun-mason-oldugu-iddialari-dogru-mu/7003/



1935 YILINDA ATATÜRK MASON LOCALARINI KAPATTIMI?


Mason Localarının kapanışından hemen önce,Meclis Başkanı Kazım Özalp Paşa,6 Bakan ve 60'ın üzerinde milletvekili Masondu.


İçişleri Bakanı Şükrü Kaya,Nazi ve Komünist ideolojilerinin her ikisininde ülkelerinde tantana ile Masonluğu kapattıklarını,bazı güçlerin Türkiye'de de Masonluğun kapatılmasını arzu ettiklerini,Halk Evlerinin dışında,Türk Ocakları dahil olmak üzere tüm derneklerin kapatıldığını,bu durumda artık masonluğun dernek olarak kendi kendini kapatmasının zamanı geldiğini söyleyince,Masonluk geçici kapanma yolunu seçerek uyku sürecine girdi.Ancak Yüksek Şura çalışmaya devam etti.Hatta kapanış döneminde 3 yeni Loca kurdu.O tarihlerde MİT'in bunu bilmemesi imkansızdı.


1948 yılında Masonluk yeniden faaliyete geçince,zamanında kanunla kapatılmadığı için,mahkeme kararı ile eski gayrı menkullerine yeniden kavuşabildi. 


Atatürk başta mason içişleri bakanı ve 6 bakanı hükümette niye görevlendirdi? Bazıları diyebilirki haberi yoktu. Emrinin altında koskoca MİT var. MİT haber verir.Bu durumda göz yumduğuna göre Atatürk'te mason.Gelen tepkiler üzerine,Masonluk geçici kapanma yolunu seçerek 1948 yılına kadar uyku sürecine girdi.


ATATÜRK,BİLGE KAĞAN'I TAKLİD EDİYOR İDDİASI





ATATÜRK,BİLGE KAĞAN'I TAKLİD EDİYOR İDDİASI



BİLGE KAĞAN HEYKELLERİNDE DİKKAT EDECEK OLURSANIZ; BİLGE KAĞAN'IN ELİNDE DEĞİŞİK OBJELER,NESNELER VAR.SADECE BİR HEYKELİNDE ELİ BOŞTA VE DIŞARDA.



ATATÜRK'ÜN ELİNDE İSE HİÇ BİR OBJE YOK.GENELDE SAĞ ELİNİN BİR KISMI CEKETİN VEYA PALTONUN İÇİNDE.AYNI DİĞER MASONLARIN DURUŞU GİBİ POZ VERMİŞ.

ATATÜRK HANGİ OKULDA OKUDU?



ATATÜRK HANGİ OKULDA OKUDU?


Şemsi Efendi'nin adı Şimon Zwi (Şemsi Sevi) olup, Sabetay Sevi'nin torunlarındandır. Nitekim Şemsi Efendi Mektebi de Sabetaycı ailelerin çocuklarını gönderdiği bir okuldur. (Ilgaz Zorlu da doğrular bunları, kendisi Şemsi Efendi'nin soyundan gelen sabetayist bir yazardır.) Atatürk’te bu okulda okumuştur.


Atatürk'ün 2,5 yıl evli kalacağı Latife Hanım da Sabetayist Uşakızade ailesindendir.


MASON "NİZAM" DURUŞUNDA KOMÜNİST LİDERLER


Aytunç Altındal: 'Atatürk Mason'du'




Aytunç Altındal: 'Atatürk Mason'du'



Araştırmacı Yazar Aytunç Altındal, katıldığı bir televizyon programının canlı yayınında Mustafa Kemal Atatürk'ün Mason olduğunu iddia etti.


Araştırmacı Yazar Aytunç Altındal, katıldığı bir televizyon programının canlı yayınında Mustafa Kemal Atatürk'ün Mason olduğunu iddia etti. 


Habertürk ekranlarında yayınlanan Pelin Çift'in sunduğu Öteki Gündem programının dünkü konuğu Bilinmeyen-gizli kalmış tarih, inançlar ve komplo teorileri üzerine araştırmalarıyla tanınan yazar Aytunç Altındal'dı. Masonluk üzerine konuşulan programda Altındal, Atatürk'ün Mason olduğunu ima ettiği yazısını anlattı. 


Masonlarla ilgili yayın yaptığı için tehdit edildiğini söyleyen Aytunç Altındal, 'Mustafa Kemal geometri kitabı yazdı dedim diye şikayet edildim ' ifadesini kullandı. 


Bu yazısının 12 Eylül sırasında yayınlandığını belirten Altındal, 'Bir asker ve devlet adamından askeri veya devletle ilgili bir kitap yazması beklenirken Atatürk oturuyor bir geometri kitabı yazıyor. Benim bu yazım yayınlandıktan sonra profesör olduğunu iddia eden bir vatandaş beni Kanan Evren'e ihbar ediyor. 'Bu adam solcudur. Mustafa Kemal'in geometri kitabı yazdığını söylüyor. Mustafa Kemal geometri kitabı falan yazmamıştır' diyor. Bu adam Türk Dil Kurumu üyesi ' şeklinde konuştu. 



'GEOMETRİ MASONLAR İÇİN EN ÖNEMLİ HUSUS ' 


Geometrinin Masonlar için en önemli husus olduğuna dikkat çeken Altındal, ' 1717 tarihli Mason Anderson Anayasası'nın birinci maddesinde şöyle bir madde var; 'Her Mason'un kalbinde geometri yatar.' Öyle başlar. Dedim ki; çok manidar yani garip bir durum. Devlet Başkanı ve asker olan bir şahıs niçin yazsın diye yazmış ' diye konuştu. 


Bunun üzerine Pelin Çift, 'Siz Mason olduğunu mu ima ettiniz orada? ' diye sordu. 


Aytunç Altındal da, 'Benim elimde Almanya'dan gelen belgeler var. Şimdi buna girmiyorum millet zıplamasın gecenin bu saatinde. başka bir zaman anlatırım ' yanıtını verdi. 


BEYAZ GAZETE


http://www.tarihistan.org/aytunc-altindal-ataturk-mason-du/4581/


SİVAS KONGRESİNDEKİ BU MEÇHUL ADAM KİM?


Atatürk'ün değişmez İçişleri Bakanı Şükrü Kaya meğer Mason üstadıymış!




Atatürk'ün değişmez İçişleri Bakanı Şükrü Kaya meğer Mason üstadıymış!



Tek Parti iktidarında dindarlara nefes aldırmayan icraatı ile Kemalizmin bayraktarlığını yapan Şükrü Kaya, Tesviye dergisinde yayınlanan belgeye göre 11 Mayıs 1924 tarihinde tekris (Masonluğa giriş) töreniyle Resne Locası’na kabul edilmiş.



Enteresan olan nokta şu ki, Şükrü Kaya Mason olduktan sonra bahtı açılmış. Devlet erkânı arasına girip şimşek hızıyla yükselmiş! Böylece tekris edildikten sadece 3 ay sonra peş peşe 3’er ay görev yapacağı Tarım ve Dışişleri bakanlıklarına getirilmiş, ardından 10 yıl kesintisiz yürüteceği Dahiliye (İçişleri) Bakanlığı’na giden inanılmaz yükselişi başlamış. Yani Masonluk Kaya’ya fazlasıyla yaramış!



Tesviye dergisine göre Şükrü Kaya Beyoğlu’nda bulunan Resne Locası’na 239 Matrikül numarasıyla kaydolmuş. 18 Haziran 1925’te kalfalığa, belgede geçtiği üzere 30 Haziran 1926’da ise 3. dereceden üstadlığa terfi etmiş.



Derin Tarih dergisinin yayınladığı Masonluk diploması onun üstadlığa geçişini tasdik ediyor ve “Yeryüzündeki mevcut umum Masonların” İçişleri Bakanlığına hazırlanmakta olan Şükrü Kaya’nın üstadlığını tanımaları ve “ihtiyaç zamanında kendisini muavenet ve himayete mazhar kılmalarını rica” ediyor.



Buna karşılık Şükrü Kaya da geçerli belgeleri (“vesâik-i mutebereyi”) haiz bulunan Masonlara ihtiyaç zamanında yardım ve himaye etmeyi vaad ediyor. Takdir edersiniz ki bu yardım ve himayeyi yapacak şahsınanlı şanlı bir bakan olması çok şeyi değiştiriyor.



http://www.kanalahaber.com/haber/gundem/ataturkun-degismez-icisleri-bakani-sukru-kaya-meger-mason-ustadiymis-236581/


Atatürk'ün Mason Olduğu İddiaları Doğru mu?



Atatürk'ün Mason Olduğu İddiaları Doğru mu?



Mustafa Kemal Atatürk Mason muydu, Mustafa Kemal Atatürk hakkındaki masonluk iddiaları doğrumu ve Mustafa Kemal Atatürk'ün Masonluk iddialarının resmi bir belgesi kanıtı var mı.? Bütün bunların soru ve cevabını Fatih Altaylı programından değerlendiriyoruz.



Mustafa Kemal Atatürk Mason mu, Mustafa Kemal Atatürk Mason ise Ne zaman Mason oldu.? Mustafa Kemal Atatürk Masonluğuna İlişkin İddialar doğru mu, Mustafa Kemal Atatürk'ün Mason olduğu kanıtı var mı.? Mustafa Kemal Atatürk Mason Kanıtları, Türkiye'deki Mason localarını Mustafa Kemal Atatürk mü kapattı.? Bu soruların cevaplarını Fatih Altaylı Teke Tek konuğundan alıyoruz..



Atatürk mason muydu? Mason Padişah var mıydı? CHP Mason mudur? Demirel mason muydu? Masonlar, Gülen Cemaati ile bir ilişkisi var mı.? Masonlar Gülen Hareketine nasıl bakıyor?



Türkiye'de ilk defa mason derneğinin en tepesindeki isim, Üstad-ı azam Remzi Sanver Habertürk Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı'nın Teke Tek programına katılarak masonluğun bilinmeyen yönlerini anlattı. 



Programda "Atatürk mason muydu?", "Atatürk neden mason derneklerini kapattı?","Mason Padişah var mıydı?", "CHP Mason mudur?", "Demirel mason muydu?", "Türkiye'deki ilk mason kimdi?", "Masonlar Gülen Hareketine nasıl bakıyor?" gibi toplumda merak edilen sorularının yanıtını da arayan Altaylı, ilginç yanıtlar aldı. 



Altaylı'nın "Heyecanlı mısınız ilk defa böyle bir programda derneğiniz en üst düzeyde temsil ediliyor?" sorusu ile başlayan programda üstad-ı azam Remzi Sanver'in yanıtı da içtendi:"Doğrusu camiamı temsil etme sorumluluğu taşıdığım için heyecanlıyım."



İşte Altaylı'nın birbirinden ilginç soruları ve aldığı yanıtlar:



ATATÜRK MASON MUYDU?


Atatürk niye masonluğu yasaklıyor? Zararlı diye mi, gizli diye mi, Cumhuriyet'e zarar vereceğini düşündüğü için mi?
Efendim aslında konu Atatürk'ün masonluğu yasaklamış olması değildir. O dönemin Türkiyesi'nin şartlarına baktığımızda 1935'te artan bir faşizm var dünyada, ikinci dünya savaşının eşiğindeyiz. Örgütlü yapıların Türkiye'de varlık şansını daha az bulduğunu görüyoruz. Türk Ocakları da dahil olmak üzere birçok dernek ya kendini kapatıyor ya da kapatılıyor. Şükrü Kaya o dönemin içişleri bakanı da masondur. Bize Türkiye'de artık bu faaliyetleri sürdürmenin mümkün olmadığını söylüyor. Bu bilgi üzerine dernek kendi kendini kapatıyor. Bunu Atatürk'ün masonluğa karşıtlığı olarak görmek mümkün değildir. İstanbul'da yapıldığında Atatürk'e saygılarını sunuyor başarı dileklerini gönderiyor. Atatürk'ün mason karşıtı olması durumunda zaten 35'e kadar sürmesi de mümkün değildi. Masonluğun gizli bir yapı olması zaten mümkün değil.



Atatürk mason muydu?


Atatürk'ün mason olup olmadığını bilmiyoruz.



Gerçekten bilmiyor musunuz?


Gerçekten bilmiyoruz... Birisinin mason olduğunu söyleyebilmek için ya bir locanın kayıt defterinde ismi olması lazım ya da localar toplantıların sonunda bir özet yazılır. Bizim elimizdeki belgelerde Atatürk'e dair böyle bir belge yok. Ama Avrupa'daki bazı mason tarihçileri mason listeleri yaparken Mustafa Kemal Atatürk'ü de bu masonlara dahil ederler. Ama böyle bir belge yok, olmadıkça da 'Bilmiyoruz' demek zorundayız.



ATATÜRK'Ü MASONLAR MI ÖLDÜRDÜ?


Atatürk'ün doktorunun mason olduğu ve derneği kapattığı için doktoru tarafından zehirlendiği, öldürüldüğü söylentileri var gelen sorular arasında...


Masonluğun açılması Atatürk'ün ölümüyle bağlantılı değildir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü 1938'de kaybettik. Loca tekrar 1945'te açıldı. Atatürk'ü masonların öldürmüş olduğu iddiasını bu kurumun başkanı olarak bir hakaret görüyorum.



İLK TÜRK MASON LOCASINI KİM KURDU?


Türkiye'ye 1909 da resmi olarak geliyor ve kuruluyor kimler kurucuları?

1909 da ilk defa olarak bir milli büyük loca örgütleniyor. Osmanlı Maşrıkı Azamı. Daha sonra Cumhuriyet ile birlikte Türkiye büyük locası oluyor bu. İlk büyük üstatta Talat Paşa'dır.


İttihat ve Terraki Cemiyeti'nin hepsi mason mu?


Hepsi mason mu bilmiyorum ama geleneklerinde çok sayıda mason vardır. O dönemin Selanik'ine baktığımız da da masonluğun aktif bir faaliyetini görüyoruz. Bunlar Osmanlının o döneminde entelektüel açıdan faal insanları. 1909'da Talat Paşa ilk üstad-ı azam olarak locayı kuruyor. İlk büyük üstat Talat paşa, Osmanlı topraklarında bu büyük locayla Masonik faaliyetler başlamış oluyor. Cumhuriyetle birlikte 1935 e kadar bu faaliyetler sürüyor. Bu faaliyetler bizim uyku dönemi dönemi başlıyor ve bu süre 1948'e kadar sürüyor.



SÜLEYMAN DEMİREL MASON MUYDU?


Süleyman Demirel hakkında mason olduğu yönünde söylemler vardı. Sonra bir belge aldı olmadığına dair...
O dönem kayıtlara bakıldı. Kayıtlarımızda yoktu, biz de o belgeyi verdik.



Mason muydu Demirel?


Bizim temel ilkelerimizden bir tanesi sağ olanların mason olup olmadığını söylememektir. Ölü olanların da ailelerinin iznini almadan söylememektir. Büyük üstat olarak bu temel ilkenin dışına çıkmam yanlış.



MASONLAR SİYONİZME YAKIN MI?



İsrail'i protesto etmek için sizin dernek binalarınızın önüne gelenler oldu. Böyle bir intiba var. Masonlar siyonizme yakın mıdır?


Böyle bir algının olduğunun ben de farkındayım. Niye insanlar bunu böyle algılıyor bunu ben de sorarım kendime. Masonluğun siyonizm ile elbette ki hiçbir alakası yoktur. Şöyle bir algı bunu yaratıyor olabilir. Masonluğun bazı ritüellerinde bazı semboller kutsal kitaplarda karşılığını bulur. Süleyman Mabedi'nin inşası mesela.



Nedir Süleyman Mabedi?



Masonluğun temeli bir ülkü mabedi inşa etme, sevgi mabedi inşa etme görevi olarak görür. Süleyman Mabedi'nin inşası tanımı da bunu temsil eder. Buradan yola çıkarak masonluğu siyonizm ile bağdaştırmak çok yanlıştır. Herhangi bir politik akımla karşıtlık ya da taraflık etmesi mümkün değildir. Dünyadaki masonluğa girmiş insanlara baktığımız zaman, Mozart'ından Ziya Gökalp'ine böyle bir şeye hizmet ettiğini görmek ne mümkündür.


Mavi Marmara gemisinin protestosu için İzmir'de bir grup bizim dernek binamızın önüne gelmişti. O yaşananlar her Türk vatandaşını ne kadar yaraladıysa bizi de o kadar yaralamıştır. Böyle bir algının olması bizi de üzmüştür.


MASON OLMAK İÇİN ZENGİN OLMAK ŞART MI?


Mason olmak için zengin olmak şart mıdır?


Bizim kıstaslarımızda mason olmak belli bir entelektüel müktesebatı gerektirir, biz entelektüel, Tanrıya inanan insanlarız. Herhangi bir maddi şart aramamız söz konusu değildir.



Parasal bir şey yok yani?


Bizim bugün varlıklı üyelerimiz olduğu gibi, buraya girdiğinde varlığı artan ya da varlığı azalan insanlar da vardır. Bizim varlık kısıtı koymamız mümkün değildir. Senelik üye aidatımız 475 TL, ilk kabul edildikten sonraki giriş ücretimiz de bin 950 TL'dir.



TÜRKİYE'DE KAÇ MASON VAR?


Türkiye'de kaç Mason var?
218 loca var. 15 bin civarında mason var.


Peki herhangi bir kişi? Ben Mason olmak istiyorum' diye kapınıza gelebilir mi?


Herkesin kapıyı çalması mümkündür. Reşit olan, iyi ahlaklı bilinen, Tanrı'ya inanan, entelektüel müktesebata sahip herkese kapımız açıktır.



FETHULLAH GÜLEN HAREKETİ İLE BİR BAĞLANTI VAR MI?


Fethullah Gülen ile sohbet ederken, amaçlarının masonların amaçları ile çok benzeştiğini farkettiğini anlatan Fatih Altaylı, Gülen'e "size neo islamik mason diyebilir miyiz?" diye sorduğunu, Gülen'in de "masonluk kötü bir şey değildir. Tabii ki diyebilirsiniz" dediğini söyledi. Üstad-ı azam Remzi Sanver'e Gülen hareketi gibi cemaatlere bakışını soran ve bağlantı olup olmadığını soran Altaylı şu yanıtı aldı: 


"Hayır bağlantı yoktur. Biz kendi yolumuzda yürürüz. Üyelerimizin bireysel bağlantıları olabilir. Kategorik bir mani yoktur. Biz hiç kimsenin hangi cemaate ya da hangi dine bağlı olduğunu sormayız."


http://www.sonmansethaber.com/ataturkun-mason-oldugu-iddialari-dogru-mu/7003/


MASON "NİZAM" DURUŞU



MASON "NİZAM" DURUŞU



M.Kemal’in mason sadakat duruşunun “Bilge Kağan” duruşu olduğu iddia edilerek, bugüne kadar “Tarih” diye anlatılan masallara bir yenisi daha eklendi. Eğer bu anlayışla hareket edecek olursak, ABD’yi kuran ve mason olduğu bilinen George Washington’u da bir Türk olarak kabul etmemiz gerekecektir. Kimbilir, belki o da mason olduğundan değil de, atası (!) “Bilge Kağan”a özenerek bu duruşu yapmıştır. Gerçi M. Kemal’in “Güneş Dil Teorisi”nde George Washington’un Türk olduğuna dair bir bilgiye rastlamadım, fakat “Amazon” nehrinin adını kıtayı keşfeden Türklerin “Amma uzun” sözünden, “Niagara” şelalesinin de “Ne yaygara ne yaygara” sözünden aldığına göre,George Washington’un Türk olmadığını kim iddia edebilir? George adı, bizim Türkçe’deki Cüneyt adının gavurcasıdır denilebilirmi?. Kaynağa maynağa gerek yok, Cüneyt Arkın’a Avrupa’da George Arkın denmesi delil olarak yeterlidir! Washington soyadına da bir kulp bulunur, olmadı üvey babasının soyadıdır denilerek yeni ve sansasyonel bir bilgi daha Cumhuriyet tarihçileri tarafından tarih ilmine kazandırılmış olur!



Şaka bir yana, eğer M.Kemal bu duruşu Bilge Kağan duruşu diye yapmışsa, o halde bunu bir yerlerden öğrenmiş olması gerekir. Iddia sahibi, yazısına “gizemli” bir hava katmayı bırakıp M. Kemal’in bu bilgiyi hangi kitaptan aldığını yazmak zorundadır. Bu sualin cevabı zor olmasa gerek, zira M. Kemal’in okuduğu kitaplar ortada. 



M.Kemal’in duruş şeklinin kısmen tahrip olmuş Bilge Kağan heykeline benzediğini tespit etmek mümkün olmadığı gibi, heykelin el şekli de net değildir. Delil olarak sunulan asker çocuğun fotoğrafı ise meseleyi çarpıtmaktan başka bir mana ifade etmemektedir.Çocuğun eli uniformasının dışında,



Halbuki M.Kemal’in, dolayısıyla masonların eli ise eğer kıyafetleri buna müsaitse içindedir. 



Öte yandan çocuğun ayakları,topuklarının mason duruşundaki gibi bitişik durumda değil.Halbuki M.Kemal’in topukları masonların duruşuyla tıpatıp aynıdır.


GİZLİ YAHUDİLER



SABETAYİSTLER (Yahudi Dönmeleri)



SABETAYİSTLER (Yahudi Dönmeleri)



Sabetaycılık:17. yüzyılda İzmir ve çevresinde ortaya çıkan Sabatay Sevi'nin kurucusu olduğu, onu mesih kabul eden, Yahudi Mistisizmine ve Kabbala'ya dayanan inanç. Diyanet İşleri Başkanlığına göre Sabetaycılık bir İslam mezhebi ya da tarikatı değildir ve İslam düşüncesi içinde yer almaz.



Gizliliğin sürdürülmesi amacıyla bu inanca inananlar bulundukları ülkenin yaygın dininde görünmeyi tercih ederler.Yani ülkemizde müslüman olarak görünürler.



Sabetaycılar, belli kurallar dahilinde tamamen müslüman ismi almakta ve kendilerini her bakımdan "şüphe edilmeyecek ölçüde" müslüman göstermektedirler. Kendilerini yahudiliğe bağlı bir fraksiyon olarak tanımlasalar da Yahudiler tarafından resmi olarak bu dine bağlı kabul edilmezler. Kur'an da ise inanmadıkları halde Müslümanım diyenler Münafikun Suresi'nde ele alınmaktadır. Taraftarları Sabatayistler, Sabatycı, Sabetaycı, Avdedî, Dönme, Selanikli, Meamin, Maminim, Takiyyeci, Munafık gibi farklı isimlerle de anılır. İlk dönemlerde Musevi ibadet ve ayinlerine sadık kalmışlarsa da asıl Yahudilerden tamamen ayrılmış ve onlara "koferim" (kafirler) ismini vermişlerdir. Yahudiler ise renkleri değişen bir balık olduğundan "Sazanikos" (Sazan) demişlerdir. Sabetay Sevi bağlıları çeşitli ülkelerde günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. Kutsal şehirleri Selanik'tir. Kaynak: Vikipedi. Buda benim yorumum. Yıllarca kendilerini müslüman gösterip müslüman gibi yaşamışlar fakat hiç birzaman gerçek müslüman olmamışlar.Tabiri caiz ise dönek dönek yaşamışlar. Ama dikkat edelim artık bu adamlar çok önemli yerlerin başındalar bizleride döndermeden bu insanları tanıyıp deşifre edelim.



21/07/2008 Akşamki Tek'e Tek programını seyredenleriniz varsa bu kişilerin kimliği hakkında bilgi edinmişlerdir. programda duyunca bende şaşırdım.Türkiyedeki Sabetayistler'in hadda Selanik ve İran arasındaki Sabetayistlerin gömüldüğü ünlü bir mezarlık var. Bülbülderesi mezarlığı. Türkiyenin kalbur üstü iş adamları, bürokratlar, siyasetçiler hep Sabetayist olarak anılıyor. Bu mezarlıklara defnedilen tanınmış aileler; Kalyoncular, Acarlar, Kalkavanlar Babacanlar, Ulusoylar, Tokerler,Baykallar, Eresinler, Güller, Tancalar ,Talular vs. ve daha niceleri. Aşagıdaki listeye bakarsanız. Sizlerde bazı isimler hakkında fikir sahibi olabirsiniz. Örneğin "ER" takılarına dikkat edin nerdeyse soyisimlerin % 40'ı "ER"ile başlıyor veya "ER"ile bitiyor yada ortasında"ER"takısı alıyor.




ÜSKÜDAR BÜLBÜLDERESİ KABRİSTANINDAKİ MEZAR TAŞLARINDA YERALAN SOYADLARI LİSTESİ;



Acar, Acıman, Acuner, Ağaoğlu, Adar, Akagün, Akal, Akaltın, Akan, Akaslan, Akbaş, Akbay, Akbil, Akbörü, Akçil, Akdinçer, Akduran, Aker, Akgün, Akkanat, Akkum, Akman, Akosman, Akoy, Aksel, Aksoy, Aktel, Aktepe, Akyol, Akyüz, Alever, Alfan, Alp, Alpaslan, Alpgünay, Alsancak, Altav, Altıner, Ambarcı, Anafarta, Antmen, Arasıl, Arabacı, Arcan, Arman, Arığ, Arslan, Arısal, Atak, Atakol, Atalar, Atam, Ataman, Atamer, Atatür, Atay, Ateş, Atiker, Atuk, Atılgan, Avcı, Ayaz, Ayfer, Aykan, Ayker, Aykoler, Aykut, Aytun, Ayzit, 



Babacan, Baha, Bakal, Bakar, Balcı, Baler, Balkan, Balkanlı, Baran, Barda, Barutçu, Basmacı, Başal, Başaran, Başaraner, Başer, Başkurt, Başol, Baydar, Baydın, Bayer, Baykal, Bayraktar, Baysal, Baytar, Belgü, Beller, Bengisu, Beri, Berker, Betil, Beykont, Biber, Bilan, Bildacı, Bilen, Biler, Bilge, Bilget, Bilgili, Bilgin, Bilgör, Bilimli, Bilkur, Billisoy, Birben, Birced, Bircet, Birder, Biren, Birincikonuk, Birol, Bitek, Bleda, Boduroğlu, Boysan, Büke, Bumin, Bursin, Büyükdoğanay, Büyükol, Büyüktankaya, Büyüktunca,



Çağrıcı, Çakır, Çaldıran, Çamuran, Canal, Canıtez, Çankaya, Çankayaoğlu, Canlısoy, Çavuşoğlu, Çeçener, Çelik, Çeliker, Çelikkol, Çenikçi, Cercis, Ceylaner, Cezzar, Çiçek, Çifçioğlu, Cinoğlu, Ciyavil, Çıkrıkçı, Cizer, Coşkuner, Cömert, Çubukçu, Cüman, Cümbüşel, Çınar, Dağlı, Darman, Dayıoğlu, Değerli, Demir.



Demirel, Denel, Denizmen, Derman, Dertli, Devirdi, Dikmen, Dikmenoğlu, Dilber, Dilmaç, Dişmen, Dolunay, Dorman, Dorsay, Dörtköşe, Duhani, Dündar.



Eğinler, Edgüer, Edis, Ediş, Egemen, Ehat, Ekemen, Ekin, Ekinci, Elçin, Elibol, Elöve, Emilli, Eminoğlu, Emsel, Emsem, Erpul, Er, Eralp, Eraltan, Erbelger, Erbiber, Erbütün, Ercan, Erdal, Erel, Erem, Eren, Erenler, Erer, Eresen, Eresin, Ergay, Ergin, Ergüç, Erhat, Eriş, Erkorkut, Erkun, Erkut, Erler, Erman, Ersin, Ersunay, Ertan, Ertedemir, Ertek, Ertem, Ertetik, Erşahin, Erşan, Erşen, Ertürk, Esgeç, Esim, Esin, Esrigün, Etan, Etkin, Evin, Evizi, Evren, Evrenk, Ezel, Felek, Ferman, Fişekçi, Fikriğ, Fırat.



Gemici, Gen, Genç, Gencer, Gençer, Gençoğlu, Gençoğuz, Ger, Gerçel, Geren, Germen, Gevgilili, Girgin, Gökçen, Göker, Göksel, Göksu, Göksun, Gökşen, Gökşingöl, Gönç, Gonca, Gönüllü Görgül, Görk, Görüngeç, Gözen, Gül, Gülleci, Gültekin, Gün, Günay, Güner, Güney, Günkut, Günsav, Günseli, Güratay, Gürdal, Gürdemirel, Gürışık, Gürsan, Gürsel, Güventürk, Güzekin, 



Harmancı, Hamarat, Hascan, Hekiman, Hısım, Hoşgel, Hun, Hürol.



İçözü, Idemen, Ilkin, Imili, Imre, Imren, Ince, Insel, Ipekçi, Irışık, Işmen, Iyibilek.



Kadı, Kadıoğlu, Kafadar, Kahya, Kalyoncu, Kandel, Kaner Kanul, Kapancı, Kaptana, Kaptanoğlu, Kara, Karaakın, Karaaslan, Karakaş, Karanfil, Karaokçu, Karul, Karyüz, Kasapoğlu, Kavrem, Kaya, Kayatür, Kaymak, Kaymakcı, Kaynak, Kazmirci, Kent, Kermen, Kılıç, Kılıççı, Kılıçerli, Kızıltuğca, Kibar,Kireççi, Kocaoğlu, Koçer, Kökmen, Kor, Koray, Korman, Köse, Kösem, Köseoğulları, Koyuncu, Koyuncuoğlu, Könik, Köylüoğlu, Kubilay, Kublay, Külahlı, Kunal, Kızılgül, Kuşcu, Kuşçu, 



Laçin, Laleli, 



Madra, Malta, Mayadağ, Melek, Mesci, Mescioğlu, Mesciye, Mestçi, Mete, Minisker, Moran, Mörekli, Müftüoğlu, Mutlu, Mısırlı, Mısırlıoğlu.



Narter, Nasır, Nazlı, Nevber, Nilli, Növber, Nurtopu,



Öder, Öge, Öğet, Öğüt, Öğütmen, Ogan, Öget, Okandan, Okay, Olcay, Ölçer, Olgun, Onbaşıoğlu Onbiner, Öncel, Öncü, Önder, Öndoğan, Onuk, Onur, Önür, Oray, Örer, Ortaç, Oruntak, Osmanoğlu, Oymak, Ötgünç, Özaltan, Özant, Özaral, Özatay, Özbabacan, Özbaydar, Özbel, Özberk, Özbilek, Özbilgin, Özbiricik, Özcengiz, Özçubukçu, Özdal, Özdemirler, Özden, Özdikmen, Özdiren, Özen, Özer, Özerdem, Özeren, Özerman, Özgen, Özgirgin, Özgörener, Özgül, Özkaynak, Özmen, Özmete, Özören, Öztaş, Öztürk, Özver.



Pakelli, Pakin, Pakman, Pakerman, Pakoy, Paksever, Paksoy, Pakyüz, Palacan, Pamuk, Payzın, Pekin, Peymançakır.



Sağ, Sakarya, Sakaryalı, Saker, Sakman, Saldak, Salma, San, Sancaktar, Sandalcı, Santur, Sargun, Sarp, Sarıdeniz, Sarıer, Satkın, Saygın, Saygun, Seferoğlu, Selem, Seler, Serpen, Serpil, Seval, Sevand, Sever, Sevinç, Seviş, Seyal, Seydi, Seynur, Sezen, Sezerman, Sezgin, Silman, Sirman, Sirmen, Sirmay, Sofyalılar, Solakoğlu, Somay, Somer, Somman, Sonal, Sonant, Soner, Soyarslan, Soydan, Soysal, Subaşı, Sunam, Suner, Suntay, Suntekin, Sunter, Sürel, Süser, Süslü, Susmuş, Susmuşoğlu, Sütmen.Şencan, Şengül, Şensoy, Şahinalp, Şamlı, Şamlıoğlu, Şefkati, Şercan, Şişli, Şuhubi.



Tabuman, Talu, Tamel, Tamtürk, Tan, Tanca, Tangüner, Tanır, Tanga, Tangı, Tanju, Tankaya, Tansu, Tarı, Taşbaş, Tegin, Tekant, Temel, Tendar, Tercanlı, Tezcanlı, Tolu, Tamer, Tameroğlu, Togay, Tokay, Toker, Tokses, Tolunay, Toner, Toparlak, Topçu, Topçimen, Töredi, Törüsel, Tuğlan, Tuğlay, Tuğtekin, Tüfekmen, Tuncel, Tuncelli, Tuncer, Tur, Turaç, Tünel, Türedi, Türel, Turhan, Türkölmez, Türüdü, Tüyel, Tüzecan.



Uçkan, Uçman, Uğurel, Ulcay, Ülgen, Ülger, Ülkenli, Ulukut, Uluöz, Uluman, Ulusan, Uluskan, Ulusoy, Ulutaş.



Ünel, Ünlüsoy, Uras, Ürer, Ürkün, Ürün, Usmangil, Üstüngör, Uşen, Uysal, Üzenli.



Veral, Yal, Yalınçetin, Yalman, Yaltı, Yalın, Yasa, Yassıtepe, Yayalar, Yazgan, Yenen, Yeşildal, Yeter, Yılmazer, Yonsel, Yönter Yurtbay, Yuvalıoğlu, Yücesan, Yücel, Yücer.



Zadiş, Zeybek, Zeybeker, Zekavet, Zeren, Zorlukol, Zorluuysal )




SABETAYCI ÜNLÜLER;


Mahir Tokay (Güzel Sanatlar Akademisi'nin kurucusu)

Fevziye Hanım (Işık Lisesi'nin kurucusu)

Karaköy Börekçisi Hasan bey (Meşhur yağma Hasan Boregi)

Feriha Sanerk (Ilk Kadin emniyet muduru)

Halide Edip Adıvar (Yazar)

Ziya Gökalp (Turkculugu ilk telaffuz edenlerden)

Dr. Sefik Husnu (Cumhuriyet tarihinin ilk sosyalistlerinden)

Fatin Rustu Zorlu(Menderes Hukumeti'nde Bakan)

Fazli Necip Bey (Yeni Asır'ın kurucusu)

Dinç Bilgin (Sabah gazetesinin eski sahibi)

Erol ve Sedat Simavi (Hurriyet gazetesi'nin eski sahipleri)

Ahmet Emin Yalman (Vatan gazetesinin kurucusu)

Abdi İpekçi (Milliyet Gazetesi'nin eski Genel Yayin Yonetmeni)

Rahşan Ecevit (Bulent Ecevit'in karısı)

Tansu Çiller (Eski Basbakan, DYP Genel Baskani)

İsmail Cem (Dışişleri Bakani)

Cevik Bir (Emekli General)

Leyla Gencer (Dunyaca unlu soprano)

Cemil İpekçi (Unlu Modaci)

Dede Cemil İpekçi (Turkiye'de Ilk sinemanin kurucusu)

Izak Ben Zwi (İsrail'in ikinci cumhurbaskani)



Yıldız Kenter-Oya Başar-Ajda Pekkan-Bülent Ersoy Ali Kırca-Mustafa Altıoklar Cem Davran-Fazıl Say-Kemal Derviş-Haldun Dormen-Emre Kongar-Hande Ataizi-Yasemin Kazonova-Okan Bayülgen-Orhan Pamuk-Şinasi-Zeki Müren-Reşat Nuri Güntekin-Mehmet Ali Erbil- Mehmet Ali Birand-Zeki Alasya-


Barış Manço.
Barış Manço (10. sınıfa kadar Galatasaray Lisesi'nde okuyan Barış Manço babasının vefatının ardından, kendisi de bir Selanik göçmeni olduğu için Şişli Terakki Lisesi'ne geçerek oradan mezun olur).


Şinasi ise şair evlenmesi adlı eseri vardır.Tanzimat fermanı çıktıktan sonra Şair evlenmesi adlı tiyatro eserini vererek görücü usulü evlenmeye karşı çıkmıştır.İlk yerli gazeteyi çıkarmıştır Tercüman-ı Ahval.


Sabetaycılar arasında Reşat Nuri Güntekin,Zeki Müren.


Barış Manço ölümünün geregi Karacaahmet mezarlıgına gömülmüştür.Sabetaycılar inancının geregi Karacaahmet mezarlıgına genelde 8.adaya gömülür.



Orhan Pamuk'un tüm ailesi aristokrattır.Dedesi bir mühendis.Cumhuriyetin ilk yıllarında bir şirket kurmuş ve bu şirketi kısa zamanda üst bir düzeye çıkararak inanılmaz bir servet elde etmiş.(O yıllarda Türkiye'de İnşaat ve Demiryolu sektörü Sabetay grupların elinde idi.Dedesinin bu gruplar ile çok yakın hatta ortak olduğuna ilişkin belgelerde bulunmaktadır.)


Şahıslara baktıgımızda Kemalist ideolojileri benimsediklerini görürüz.Müslüman Türkü dininden,geleneğinden,örfünden uzaklaştırdıklarını,TV'ler aracılığıyla kendilerini insanlara sevdirildiğini ve insanları yozlaştırma işinde başı çektiklerini görürüz.


Kendini ve seninle aynı davadaki düşünenleri yetiştirmek için geç kalma.Çünkü onların başka birçok ülkesi var.Onlar hep var olacak. Onların İsraili,onların Amerikası,onların Fransası,onların İngilteresi var .


Ama bizim BAŞKA TÜRKİYEMİZ YOK. ÜLKENE SAHİP ÇIK.

Dostunu,düşmanını iyi tanı.



https://plus.google.com/+GBirinci/posts/RT7UwN4VM7f