8 Kasım 2020 Pazar

BU İKİ FOTOĞRAF ARASINDA BENZERLİK VE FARK NEDİR?



BU İKİ FOTOĞRAF ARASINDA BENZERLİK VE FARK NEDİR?

Latife hanım üstteki fotoğrafta çarşaflı. Aşağıdaki fotoğrafta ise başıbağlı ve pantalonlu. Daha sonraki yıllarda başınıda açıyor.

Benzerlik ise Kamal ile eşi kalabaalık bir ortamda bacak bacak üstüne atmaları. Onların dışında bacak bacak üstüne atan yok. Osmanlıda bu tür oturuş tarzı yok. Osmanlıda bu saygısızlık görülüyordu. Bu tür oturuş şekli batıdan yabancılardan geldi. Kamal ve eşide yabancıları taklit ediyorlar.


3 Kasım 2020 Salı

Atatürk Mason localarını kapattı mı?




Atatürk Mason localarını kapattı mı?

M.Kemal Atatürk mason mu?

(Fotoğraf: Bu resimler, M. Kemal Atatürk’ün mason olduğunu îtiraza mahal bırakmayacak bir şekilde göstermektedir)

M. Kemal, mason olmak için ilk başvurusunu, 1905 Kasım’ından 1907 Ekim’ine kadar görevli kaldığı Şam’da yapmıştır. Mimar Sinan dergisinde Semih Tezcan “Mim Kemal Öke ve Atatürkle Diyalogu” başlıklı makalesinde, Büyük Üstad Mustafa Hakkı Nalçacı’nın torunu Ümit Nalçacı’dan rivayeten, M. Kemal’in Şam’da görevliyken Mason olmak için yaptığı başvurunun kabul edilmediğini yazmaktadır.[5] “M. Kemal 13 Ekim 1907′de (Şamdaki görevini tamamlayarak) Selanik’e döner. 29 Ekim 1907′de İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne girer. Üye alımları ya Ömer Naci’nin evinde, ya da mason locası `Macedonia Risorta´nın bekleme odasında yapılmaktadır. Ikinci mekanda subaylar önce tekris edilerek mason, sonra yemin ettirilerek Cemiyet üyesi yaptırılmaktaydı.”[6] diyen mason yazar Tamer Ayan, üye listelerinde yer alan isimlerden bazılarını sıraladıktan sonra bir sonraki sayfada konuyla ilgili değerlendirmesini şöyle yapmaktadır:

“Atatürk çevresindeki, hem ittihatçı, hem mason olan asker ve sivil arkadaşlarının etkisiyle, `önce mason, sonra ittihatçı´ kuralına uygun olarak önce `Macedonia Risorta´ locasında mason olmuş ve bunu takiben de Ittihat ve Terakki Cemiyeti’ne 1907 yılında 322 numara ile üye yapılmıştır.”[7]

Araştırmacı Bilal Şimşir, Türk Tarih Kurumu tarafından yayınlanan, “Ingiliz Gizli Belgeleri’nde Atatürk” adlı çalışmasında, 20 Ocak 1921 tarih ve sayı 35, Istanbul Genel Karargahı’ndaki General Harington’dan Ingiltere Savunma Bakanlığı’na gönderilen “Şifre Tel No:1,9821-Gizli” kayıtlı evrakta, M. Kemal hakkında derlenen bilgilerde;

“1907′de Selanik’e atanınca, Ittihat ve Terakki’ye ve İtalyan Mason Locası’na girdi”[8] denildiğini aktarmaktadır.

Tarih ve Din Araştırmaları Merkezi / K. Çandarlıoğlu

EKİM 1935 YILINDA ATATÜRK MASON LOCALARINI KAPATTIMI?

Mason Localarının kapanışından hemen önce,Meclis Başkanı Kazım Özalp Paşa,6 Bakan ve 60'ın üzerinde milletvekili Masondu.

İçişleri Bakanı Şükrü Kaya,Nazi ve Komünist ideolojilerinin her ikisininde ülkelerinde tantana ile Masonluğu kapattıklarını,bazı güçlerin Türkiye'de de Masonluğun kapatılmasını arzu ettiklerini,Halk Evlerinin dışında,Türk Ocakları dahil olmak üzere tüm derneklerin kapatıldığını,bu durumda artık masonluğun dernek olarak kendi kendini kapatmasının zamanı geldiğini söyleyince,Masonluk geçici kapanma yolunu seçerek uyku sürecine girdi.Ancak Yüksek Şura çalışmaya devam etti.Hatta kapanış döneminde 3 yeni Loca kurdu.O tarihlerde MİT'in bunu bilmemesi imkansızdı.

1948 yılında Masonluk yeniden faaliyete geçince,zamanında kanunla kapatılmadığı için,mahkeme kararı ile eski gayrı menkullerine yeniden kavuşabildi.

Atatürk başta mason içişleri bakanı ve 6 bakanı hükümette niye görevlendirdi? Bazıları diyebilirki haberi yoktu. Emrinin altında koskoca MİT var. MİT haber verir.Bu durumda göz yumduğuna göre Atatürk'te mason.Gelen tepkiler üzerine,Masonluk geçici kapanma yolunu seçerek 1948 yılına kadar uyku sürecine girdi.

İç İşleri Bakanı mason Şükrü Kaya'nın emriyle kapatıldığı iddia ediliyor. 
Bir mason localarını kapatırmı? Aslında kapatılmıyor Mason locaları ikinci dünya savaşının başlamasıyla kendi aldıkları bir kararla uyku sürecine giriyorlar. Masonlar kendi sitelerinde bu konuya ne diyorlar?

Büyük Loca’da kurulduğu 1909 yılından faaliyetlerine ara vermek zorunda kaldıkları 1935 yılına kadar sürmüştür.

Çalışmalara ara verilmesinden üç yıl kadar sonra, 1938 yılı Haziran ayında yeni Dernekler Kanunu çıkarılmasının ardından Masonların yeniden çalışmalara başlama arzusuyla 1938-1939 yıllarında üç loca oluşturdukları görülmektedir. Ancak İkinci Dünya Savaşı'nın başlaması bu locaların çalışmalara devam etmesine imkân vermemiştir.

İkinci Dünya Savaşı'nın Müttefiklerin üstünlüğü ile sona ereceğinin anlaşılmasıyla birlikte Batı dünyasında savaş sonrasıyla ilgili düzenlemeleri ve ilkeleri saptamayı hedefleyen konferansların yapıldığı görülür. Bu çerçevede Birleşmiş Milletler örgütünün oluşturulması ve bu örgüte hangi ülkelerin, hangi koşullarla alınacağı belirlenmeye başlanmıştır. Türkiye, hatırlanacağı üzere o tarihte Müttefiklerin yanında yer almaya karar vermiş olmasına mukabil çok partili demokratik bir ülke değildi. 1946’da çok partili hayata geçişin ardından diğer demokratik ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de Masonluk faaliyete geçebilmiştir.

Ülke ve dünya konjonktüründeki gelişmelere uygun olarak 5 Şubat 1948'de Türkiye Mason Derneği kuruluş belgelerini İstanbul Valiliği’ne vermiş ve Türkiye’de Masonluk tekrar faaliyete geçmiştir. İstanbul’un ardından Aralık 1948'de İzmir, Ocak 1949'da Ankara şubeleri açılmıştır. 

https://www.mason.org.tr/turkiyede-masonlugun-tarihcesi?fbclid=IwAR0mjj-zhcHm-jiooVfcnCzj8cBmbYMqTIFPWE0htDADMjAvGeu0BmP1YQs

Türkiye’de Masonluğun Tarihi


 Türkiye’de Masonluğun Tarihi

(Masonların sitesinden alınmıştır)

Osmanlı topraklarında Masonluğun gelişimi incelendiğinde Londra'daki ilk büyük locanın kuruluşundan sadece dört yıl sonra, 1721 yılında Fransız Masonlarının İstanbul’da bir loca kurdukları görülür. Öte yandan Londra’da çıkan St. James Evening Post gazetesinin 24 Mayıs 1738 tarihli nüshasında da İstanbul, İzmir ve Halep’te Mason localarının açıldığı haberine rastlanmaktadır. İskoçya Büyük Locası'ndan berat alarak 1748'de Halep'te kurulan İskenderun Locası da Osmanlı toprakları üzerinde kurulan eski localar arasında değerlendirilir.

Bu dönemde İngiliz ve Fransız Masonlarının Masonluğu yaymak için Doğu’da bilhassa Osmanlı İmparatorluğu topraklarında çalışmaları dikkat çekicidir. Yabancı dilde ve özellikle Fransızca çalışan bu locaların yabancılar tarafından kurulduğu bilinmektedir.

İlk oluşumların ardından I. Mahmut döneminde, 1748 yılında bir fermanla Mason locaları kapatılmıştır. Locaların kapatılması ile ilgili bir ferman çıkarılmasına Katolik Fransa ile olan yakın ilişkiler ve özellikle Papalığın Masonluğu aforoz kararının etkili olduğu ileri sürülebilir.

Ancak söz konusu yasağın kısa zamanda unutulduğu anlaşılmaktadır. On iki sene sonra 1760 tarihinde İstanbul'da yeni localar açılmıştır. Bu localara az da olsa Osmanlı tebaasından Gayrimüslimlerin ve az sayıda da olsa Müslümanların intisap ettiği görülür. 1826 yılında, Vaka-i Hayriye ile birlikte Yeniçeri Ocağının ve buna bağlı olarak Bektaşi tarikatının kaldırılması sırasında Mason locaları da Bektaşilikle bir tutulup kapatılmıştır.

Aradan yirmi sekiz yıl geçtikten sonra, 1856'dan itibaren İstanbul'da Masonluğun yeniden faaliyete geçtiği görülmektedir. 1856 yılında Kırım Savaşı sona ermiş, Islahat Fermanı ilan edilmiş ve Paris Anlaşması imzalanmıştır. Hatırlanacağı üzere bu savaşta Osmanlı Devleti Kırım'da Fransa, İngiltere ve İtalya (Piemonte Krallığı) ile birleşerek Rusya'ya karşı savaşmıştır. Savaşın Rusya'nın mağlubiyeti ile sona ermesinin ardından Paris Anlaşmasına göre Osmanlı Devleti artık bir Avrupa devleti olarak kabul edilmiştir.

Osmanlı Devleti Paris Anlaşmasını imza etmeden önce, 10 Şubat 1856'da Islahat Fermanı ilan edilmiştir. Bu fermanla Osmanlı Devleti, Hıristiyan ve Müslüman bütün tebaasını eşit kabul ettiğini deklare etmiştir. Kırım Savaşı ve onu izleyen gelişmelerin ardından Osmanlı Devleti'nin Avrupa devletleri ile ilişkilerinin arttığı gözlenir. Bu dönemde birçok yabancı unsur İstanbul, İzmir gibi liman şehirlerine ticaret ve başka maksatlarla gelmiştir. Bunların içinde yer alan Masonların girişimleri ile yabancı büyük localar birbirleri ile yarışırcasına İstanbul'da, İzmir'de ve İmparatorluğun diğer şehirlerinde localar açmışlardır. Bu süreçte yirmi yıl içinde 60'tan fazla locanın açıldığı dile getirilir. Kuşkusuz bu locaların bir kısmı zaman içinde başarılı olamamış ve kapanmıştır ama bir kısım loca çalışmaya devam etmiş ve bunlara Osmanlı tebaasında Gayrimüslimler ve Müslümanlar da girmişlerdir.

Bundan sonra 1861 yılına gelindiğinde Mısır Prensi Abdülhalim Paşa’nın İstanbul'da, Eski ve Kabul Edilmiş Skoç Riti Osmanlı Yüksek Şûrası’nın kurulmasına önderlik ettiği görülür. Her ne kadar o tarihte Türkiye'de bir büyük loca bulunmasa da o zamanki adı ile Şûra-yı Âli-i Osmanî'yi teşkil edecek sayıda Üstat derecesinde ve deneyimli Mason mevcut idi. Bu kuruluşa Fransız Yüksek Şûrası yardımcı olmuştur.

1869 yılında Eski ve Kabul Edilmiş Skoç Riti'nin Amerika Birleşik Devletleri Charleston'daki Güney Jüridiksiyonu’nun Osmanlı Yüksek Şûrasını muntazam olarak tanıdığı görülür.

Yüksek Şûra’nın kurulmuş olduğu 25 Haziran 1861 tarihi aynı zamanda Abdülmecid’in öldüğü ve Abdülaziz’in de tahta çıktığı dönemi işaret eder. Osmanlı Yüksek Şûrası bir süre sonra faaliyetine ara vermiştir.

1876 yılında Abdülaziz'in tahtan indirilmesiyle tahta çıkan ve 90 gün kadar saltanatta kalan V. Murat’ın şehzadeliği sırasında Proodos Locası’nda Masonluğa intisap etmesi dikkat çekicidir.

V. Murat'ın sağlık sorunları gerekçe gösterilerek 31 Ağustos 1876'da tahttan indirilmesi sonucu padişah ilan edilen II. Abdülhamit ise ağabeyi V. Murat'ın Mason olması nedeniyle ilk zamanlarda Masonluğa karşı olumsuz tavır almamıştır. Bu tutumunda İngiltere ve Fransa gibi ülkelerle Osmanlı arasındaki uluslararası ilişkilerin de etkili olduğu söylenebilir.

19. yüzyılda Osmanlı topraklarında kurulan localardan adları bilinenler şunlardır:

Polonya Grand Orienti'nden berat almış olan

Aurore de Tsarigrade (1783- ?)

İspanya Grand Orient'inden berat almış olan

Spranza (1867-1869)

Almanya Büyük Locası'ndan berat almış olan

Germania am Goldenen Horn (1863-1873),

Die Leuchte am Goldenen Horn (1894- ?)

Alliance (1858-1884)

İngiltere Büyük Locası'ndan berat almış olan

İstanbul'da

Oriental (1856-1949)

Deutscher Bund (1860-1884)

Bulwer (1861-1895)

Virtue (1864-1890)

İzmir'de

Homer (1860-1908)

La Victoire (1861-1894)

St. John's (1864-1894)

Dekran (1864-1894)

St. George's (1864-1894)

Sion (1870-1894)

Eleusinian (1863-1894)

İskoçya Büyük Locası'ndan berat almış olan

İstanbul Hasköy'de Caledonian (1869-1877)

Mersin'de Taurus (1889-?)

Fransa Grand Orient'inden berat almış olan

Yanya'da Prométhée

İstanbul'da

Les Nations Réunies (Beratı yangında kaybolduğu için ikinci defa 1751-1778 arasındaki bir tarihte ikinci defa berat almış ve 1826'da kapanmıştır)

L'Union d'Orient (1863-1874)

L'Etoile du Bosphore (1858-1901)

Ser (1866-1894)

I Proodos (1868-1901)

İtalya Grande Oriente'sinden berat almış olan

İstanbul'da

Italia (1862)

Unione (1862)

La Speranza (1867)

Italia Risorta (1868)

La Fenice (1868)

La Sincerità (1868)

Azizie (1869)

(Büyükdere'de) Luce d'Oriente (1873)

İzmir'de

Stella Jonia (1864)

La Fenice no 106 (1868)

Orkanié (Orhaniye) (1868)

Armenak (1870)

Manisa'da

Anacleto Cricca (1867)

Selanik'te

Macedonia (1864)

V. Murat'ın 1905 yılında vefatından sonra II. Abdülhamit’in Masonluğa karşı tutumunda bir değişim fark edilir. Daha önce jurnallerle gözetim altında tuttuğu İstanbul'daki Masonik faaliyetlere eskisi kadar hoşgörülü davranmadığı görülür. Zaten Masonik faaliyetlere katılabilecek Osmanlı aydınları II. Abdülhamit’in baskı rejimi nedeniyle İstanbul'dan uzaklaşmışlardır. Bu nedenle Osmanlı tebaasının İstanbul'da 1908'e kadar Masonik faaliyetleri görülmez. Buna karşılık İzmir ve Selanik gibi şehirlerde Mason locaları çalışmaya devam etmiştir.

Bu dönemde kurulduğu bilinen localar şunlardır:

Yunanistan Grand Orient'inden berat almış olan

Armonia (1908)

Ionnie (1918)

İspanya Büyük Locası'ndan berat almış olan

Edirne'de Uhuvvet (1909)

İstanbul'da Constitution-Meşrutiyet (1909)

İskoç Büyük Locası'ndan berat almış olan

İstanbul'da

La Turquie (1908-1914)

Logos (1911-1928)

Highasdan (1919-1930)

Elazığ'da Euphrates (1910-1914)

İskenderun'da Taurus (1920-1937)

Fransa Grand Orient'inden berat almış olan

İstanbul'da Renaissance (1908-1935'te Türkiye Büyük Maşrıkı'na katıldı)

İzmir'de Homère (1909-1933'te Türkiye Büyük Maşrıkı'na katıldı)

İtalya Grande Oriente'sinden berat almış olan

İstanbul'da

Il Risveglio d'Oriente (1905)

Bisanzio Risorta (1908)

Calcedonia (1909)

Palermo (1918)

Sére (1922)

Üsküp'te

Stella della Libertà (1909)

İzmir'de

I Mille (1911)

L'Unione (1914)

Ankara'da Verità Riconosciuta (1914)

Kuşadası'nda Triangolo (1922)

Tüm bu tablo içinde Osmanlı topraklarındaki Masonluğu daha iyi anlamak için yirminci yüzyılın başındaki Selanik şehrini ayrıca ele almak gerekir.

Selanik şehrinin 1870'lerde demiryolunun şehre bağlanmasının ardından 1880'lerin ortalarına doğru önemli ölçüde büyüdüğü gözlenir. Bu dönemde telgraf şebekesi kurulmuş, demiryolu hatlarından biri İstanbul'a diğeri Sırbistan üzerinden Avrupa'ya bağlanmıştır. Selanik limanına gelen gemilerin sayısı 1880'den 1912'ye bir misli artmıştır. Böylece Selanik limanı İstanbul ve İzmir'in ardından İmparatorluğun üçüncü büyük limanı olmuştur. Birçok banka şehirde şube açmış ve yerel bir banka kurulmuştur. Şehir 1890 yılında geçirdiği yangından sonra yeniden inşa edilmiş ve şehre hava gazı aydınlatması ile kanalizasyon şebekesi kurulmuştur. Tramvaylar da 1907'de elektrikli hale getirilmiştir. Selanik ayrıca dokuma sanayiinin merkezlerinden biri haline gelmiştir. Osmanlı Ordusu’nun Üçüncü Ordu Merkezi de Selanik'tedir. Yirminci yüzyıl başında İstanbul'dan kimi sürülen, kimi saraya uzak olmayı tercih eden Osmanlı subayları ile aydınların Balkanlar'da ve özellikle Selanik'te bir araya geldikleri görülür.

Bu ortamda Selanik Masonluğu da gelişme kaydetmiştir. On dokuzuncu yüzyılda Selanik'te kurulan localardan 1804 öncesi l'Amitié (Fransa) ve 1864 yılında kurulan Macedonia (İtalya) locaları bilinmektedir. Yirminci yüzyılın başında ise Selanik'te İtalya'dan berat almış Macedonia Risorta (1901) ile Fransa'dan berat almış Veritas (1904) locaları varken Meşrutiyet'e giden günlerde Mason localarının sayıları artmıştır. Bu çerçevede Fransız l'Avenir de l'Orient (1908), Yunanistan Grand Orient'inden berat almış Philippos (1907), Romanya Milli Büyük Locası'ndan berat almış Steaoa Salonicului (1908), İspanya Grand Orient'inden berat almış Perseverencia (1907) locaları kurulmuştur..

İspanya'dan berat almış Fazilette (1909) ile nereden berat aldığı ve kurucuları bilinmeyen, 1909 yılından Selanik'in Yunanlılara geçtiği 1912 yılına kadar çalıştığı kaydedilen Midhat Paşa Locası’nın da aralarında olduğu on kadar locanın Meşrutiyet'in ardından açıldığı ifade edilmektedir.

Selanik localarında, özellikle Macedonia Risorta, Veritas ve Perseverencia localarında asker ve sivil kökenli bazı Jön Türklerin üye oldukları bilinmektedir. Söz konusu Jön Türkler toplantılarını gözlerden uzak biçimde bu locaların çatısı altında sürdürmüşlerdir.

24 Temmuz 1908'de Meşrutiyet'in ikinci kez ilan edilmesi üzerine Selanik'teki Jön Türkler de İstanbul'a gelmeye başlamışlardır. İstanbul'a gelenler arasında bulunan Masonlar Ağustos ayından itibaren müstakil bir Osmanlı Büyük Locası kurulabilmesi için girişimlerde bulunmuşlardır.

1908 yılı sonbaharında sözü edilen Osmanlı Masonları arasından Osman Fehmi ve Mehmet Tevfik birlikte, Nail Reşid de ayrı olarak Mısır’a giderek Mısır Millî Büyük Locası Büyük Üstadı İdris Ragıp ile bir Osmanlı Büyük Locası kurulması konusunu görüştükleri bilinmektedir. Oradan aldıkları Mason ritüellerini Türkçe’ye tercüme ettirmiş ve toplantı yapılabilmesi için gerekli Masonik eşyayı İstanbul’a getirmişlerdir.

Yukarıda anılan isimlerin öncülük ettiği Osmanlı Masonları 14-15 Kasım 1908 tarihlerinde toplanmışlar ve Resne Locası’nı kurarak İngiltere Birleşik Büyük Locası’ndan beratlı olan Mısır Millî Büyük Locası’na 17 Kasım 1908’de başvurmuşlar ve berat almışlardır. Resne Locası’nda, Resneli Niyazi’nin kardeşi Osman Fehmi Üstad-ı Muhterem, Nail Reşid ise I. Nazır olarak görev yapmıştır.

Bu gelişmelerin ardından 3 Mart 1909 tarihinde bir araya gelen Osmanlı Masonları 1861 yılında kurulmuş ve daha sonra faaliyetine ara vermiş olan Eski ve Kabul Edilmiş Skoç Riti Osmanlı Yüksek Şûrası'nı reorganize ederek yeniden faaliyete geçirmişlerdir.

Daha sonra da Osmanlı Büyük Locası’nı kurmak amacıyla 13 Temmuz 1909 günü Karaköy'deki Noradunkyan Han'da toplanan 5 locadan 14 delege Osmanlı Büyük Locası’nı (Maşrık-ı Azam-ı Osmanî) kurmuşlardır. Daha sonra 1 Ağustos 1909 tarihinde 12 locadan 29 delege ikinci defa toplanarak Osmanlı Büyük Locası’nın görevlilerini seçmişlerdir. Buna göre Meclis-i Mebusan İkinci Başkanı Talat Bey Büyük Üstat, Galip Bey Büyük Üstat Yardımcısı, Rıza Tevfik Büyük Hatip ve Osman Talat ise Büyük Sekreter seçilmişlerdir. Müstakil bir Osmanlı Büyük Locası’nın kurulmasının ardından Osmanlı topraklarında bu büyük locaya bağlı çok sayıda locanın faaliyete geçtiği görülmektedir. Ancak Birinci Dünya Savaşı’nın kaybedilmesinin ardından İstanbul’da bulunan locaların dışındakilerin faaliyetini durdurmak zorunda kaldığı da görülecektir.

Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılışına kadar süren, arka arkaya savaş ve ekonomik zorluklarla geçen dönemde Osmanlı Masonlarının çalışmalarını hayır ve hasenat işlerinde yoğunlaştırdıkları dikkati çekmektedir. Bu süreçte toplumda yaşanan sıkıntılar nedeniyle giderek önem kazanan Hilal-i Ahmer Cemiyeti (Kızılay) içinde görev yapmışlar ve Necat Locası üyelerinin öncülüğünde kimsesiz çocukların bakımı için Himaye-i Etfal Cemiyeti'ni kurmuşlardır. Söz konusu dernek, Osmanlı Büyük Locası tarafından da desteklenmiştir. Kurtuluş Savaşı sırasında, 1921 yılında Ankara'da yeniden oluşturulan derneğin başkanlığına Necat Locası üyesi ve İstanbul'daki ilk kuruculardan Ahmet Muhtar Bey getirilmiştir. Sonraki yıllarda bu dernek Çocuk Esirgeme Kurumu adı altında hizmet vermeye devam etmiştir.

1923 yılında Cumhuriyet'in kurulmasıyla birlikte Maşrık-ı Azam-ı Osmanî, Türkiye Büyük Maşrıkı adını almıştır. Bu dönemde Masonlar lise olmayan yerlerdeki yetenekli gençlerin eğitimlerini sürdürebilmelerini sağlamak amacıyla Selamet Locası üyelerinin de girişimiyle İkmal-i Tahsil Cemiyeti’ni kurmuşlardır. 1927 yılında. Kurulan bu derneğe Masonların dışında Mason olmayan birçok kişi üye olmuşlardır. Bu derneğin, daha sonra benzer amaçlarla Mustafa Kemal'in himayesinde ve İsmet İnönü’nün başkanlığında kurulan Türk Maarif Cemiyeti'nin faaliyete geçmesine kadar hizmet verdiği görülmektedir.

Benzer bir yardım faaliyeti olarak İzmir Karşıyaka'da faaliyet gösteren Zuhal Locası’nın üyelerinin girişiminden bahsedilebilir. 1930'ların başında Karşıyaka'daki okullarda bulunan toplam 1.200 öğrenciden yüzde onunun tek öğün dahi yemek bulamadıklarını tespit eden Masonlar, her gün okullara sefer taslarıyla yemek dağıtarak pek çok çocuğun karınlarının doymasını sağlamış, giyim ve sağlık harcamalarını karşılamışlardır. Buna ilaveten muhtaç çocukların anne babalarına iş bulmak konusunda da locanın Hasenat Komisyonu’nun çalışmalar yaptığı görülmektedir.

1930'ların ortalarına doğru, dünya ve ülke konjonktürünün gelişimine bağlı olarak, ülkede sivil toplum kuruluşlarının yürüttüğü faaliyetler Halkevleri bünyesinde toplanmaya başlamış; Türk Ocakları ve Türkiye Kadınlar Derneği gibi birçok kuruluş çalışmalarına son vermiştir. Türkiye Büyük Locası da aynı şartlar altında İçişleri Bakanı Şükrü Kaya'nın isteğine uyarak Ekim 1935'de çalışmalarını durdurmuştur.

Büyük Loca’da kurulduğu 1909 yılından faaliyetlerine ara vermek zorunda kaldıkları 1935 yılına kadar seçim tarihi sırasıyla görev yapan Büyük Üstatlar:

1909 Talat Paşa

1911 Faik Süleyman Paşa

1912 Dr. Mehmet Ali Baba (Erel)

1915 Faik Süleyman Paşa (17 Ağustos 1916’da cephede şehit düştü)

1916 Mehmet Cavit Bey

1918 Rıza Tevfik (Bölükbaşı)

1920 Fuad Hulusi (Demirelli)

1921 Dr. Besim Ömer Paşa (Akalın)

1924 Servet Yesari

1925 Fikret Takiyeddin (Onuralp)

1927 Edip Servet (Tör)

1930 Servet Yesari

1930 Mim Kemal (Öke)

1932 Mustafa Hakkı (Nalçacı)

1933 Muhittin Osman (Omay)

Çalışmalara ara verilmesinden üç yıl kadar sonra, 1938 yılı Haziran ayında yeni Dernekler Kanunu çıkarılmasının ardından Masonların yeniden çalışmalara başlama arzusuyla 1938-1939 yıllarında üç loca oluşturdukları görülmektedir. Ancak İkinci Dünya Savaşı'nın başlaması bu locaların çalışmalara devam etmesine imkân vermemiştir.

İkinci Dünya Savaşı'nın Müttefiklerin üstünlüğü ile sona ereceğinin anlaşılmasıyla birlikte Batı dünyasında savaş sonrasıyla ilgili düzenlemeleri ve ilkeleri saptamayı hedefleyen konferansların yapıldığı görülür. Bu çerçevede Birleşmiş Milletler örgütünün oluşturulması ve bu örgüte hangi ülkelerin, hangi koşullarla alınacağı belirlenmeye başlanmıştır. Türkiye, hatırlanacağı üzere o tarihte Müttefiklerin yanında yer almaya karar vermiş olmasına mukabil çok partili demokratik bir ülke değildi. 1946’da çok partili hayata geçişin ardından diğer demokratik ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de Masonluk faaliyete geçebilmiştir.

Ülke ve dünya konjonktüründeki gelişmelere uygun olarak 5 Şubat 1948'de Türkiye Mason Derneği kuruluş belgelerini İstanbul Valiliği’ne vermiş ve Türkiye’de Masonluk tekrar faaliyete geçmiştir. İstanbul’un ardından Aralık 1948'de İzmir, Ocak 1949'da Ankara şubeleri açılmıştır.

1951 yılında Halkevleri'nin kapatılmasının ardından, zamanında Halkevleri’ne devredilen eski binalarının geri alınması için açılan davalar da olumlu sonuçlanarak 1954'de İzmir ve 1957'de İstanbul binaları yeniden derneğin mülkiyetine girmiştir.

16 Aralık 1956'da yapılan genel kurulda ise bağımsız bir büyük locanın kurulması için gerekli son adımlar da atılarak Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası hayata geçirilmiştir. Bu tarihe kadar 28 loca kurulduğu görülmektedir.

1977 yılında üç büyük şehir dışında ilk loca faaliyete geçmiştir.

2018 yılı sonu itibarı ile Büyük Loca bünyesinde 262 loca çalışmalarını sürdürmektedir.

https://www.mason.org.tr/turkiyede-masonlugun-tarihcesi?fbclid=IwAR0mjj-zhcHm-jiooVfcnCzj8cBmbYMqTIFPWE0htDADMjAvGeu0BmP1YQs

II.ABDÜLHAMİT'İN MASONLARLA MÜCADELESİ


 II.ABDÜLHAMİT'İN MASONLARLA MÜCADELESİ

(Masonların sitesinden alnmıştır)

V.Murat'ın 1905 yılında vefatından sonra II.Abdülhamit’in Masonluğa karşı tutumunda bir değişim fark edilir. Daha önce jurnallerle gözetim altında tuttuğu İstanbul'daki Masonik faaliyetlere eskisi kadar hoşgörülü davranmadığı görülür. Zaten Masonik faaliyetlere katılabilecek Osmanlı aydınları II. Abdülhamit’in baskı rejimi nedeniyle İstanbul'dan uzaklaşmışlardır. Bu nedenle Osmanlı tebaasının İstanbul'da 1908'e kadar Masonik faaliyetleri görülmez. Buna karşılık İzmir ve Selanik gibi şehirlerde Mason locaları çalışmaya devam etmiştir.

Bu dönemde kurulduğu bilinen localar şunlardır:

Yunanistan Grand Orient'inden berat almış olan

Armonia (1908)

Ionnie (1918)

İspanya Büyük Locası'ndan berat almış olan

Edirne'de Uhuvvet (1909)

İstanbul'da Constitution-Meşrutiyet (1909)

İskoç Büyük Locası'ndan berat almış olan

İstanbul'da

La Turquie (1908-1914)

Logos (1911-1928)

Highasdan (1919-1930)

Elazığ'da Euphrates (1910-1914)

İskenderun'da Taurus (1920-1937)

Fransa Grand Orient'inden berat almış olan

İstanbul'da Renaissance (1908-1935'te Türkiye Büyük Maşrıkı'na katıldı)

İzmir'de Homère (1909-1933'te Türkiye Büyük Maşrıkı'na katıldı)

İtalya Grande Oriente'sinden berat almış olan

İstanbul'da

Il Risveglio d'Oriente (1905)

Bisanzio Risorta (1908)

Calcedonia (1909)

Palermo (1918)

Sére (1922)

Üsküp'te

Stella della Libertà (1909)

İzmir'de

I Mille (1911)

L'Unione (1914)

Ankara'da Verità Riconosciuta (1914)

Kuşadası'nda Triangolo (1922)

https://www.mason.org.tr/turkiyede-masonlugun-tarihcesi?fbclid=IwAR0mjj-zhcHm-jiooVfcnCzj8cBmbYMqTIFPWE0htDADMjAvGeu0BmP1YQs