12 Nisan 2012 Perşembe

CESEDE ŞAPKA GİYDİREN ŞAPKALI KEL ALİ





CESEDE ŞAPKA GİYDİREN ŞAPKALI KEL ALİ






“Şapka inkılâbı”nı en açık, en keskin, en net şekilde anlatan fotoğraf karesi şu olmalıdır:


Âtıf Hoca yaklaşık iki yıl önce yayınlanan “Frenk Mukallitliği ve Şapka” kitapçığından ötürü idama mahkûm edilmiş. İdam kararını veren mahkeme hey...
etinden biri elindeki şapkayı darağacından indirilen Âtıf Hoca’nın cesedinin başına giydiriyor.


Emin olun, bütün halkımız şapkayı böyle giydi! Madden ölmemişse bile mânen ölerek!

Şapka Müslüman halk için giyilir nesne değildi. Çünkü frenkliğin, gâvurluğun alâmeti idi.


Erzurum fıkrası meşhurdur: Şapka giyme mecburiyeti karşısında Erzurumlu bir vatandaş iyi kötü bir şapka bulur ve bunu giydikten sonra aynanın karşısına geçer. Fakat gördüğü manzara karşısında infiale kapılır ve hiddetle bağırır: “Aynadaki gâvur kim!”


Mehmet Âkif, Balkan Harbi sırasında Sırp ve Hırvatların Kosova’da yaptıkları katliamı ve Sultan Murad’ın türbesine saygısızlıklarını anlatırken şöyle söyler:




Âh Meşhed! O ne? Sâhandaki meyhâne midir?

Kandilin, görmüyorum, nerde? şu peymâne midir?

Ya harîminde yatan şapkalı sarhoşlar kim?

Yoksa yanlış mı? Hayır, söyleme, bildim. Bildim!

Hem şapkalı, hem sarhoş!

Devrim yapan ne yapmaz ki? Mesela cesede eziyet eder. Cesede eziyet etmek! İnsanlık kaybının son kertesi!



İşte bir İstiklâl Mahkemesi “yargıcı”nın insanlık suçu olan fiili.

Kimdi bu yargıçlar?

Cumhuriyetin yönetici kadrosunun seçilmişleri. Her gün tepe mevkiinde olanlarla beraber olan, aynı sofrada yiyip içenler.

İşte Kılıç Ali de onlardan biri idi.



Cesede şapka giydiren oydu!

İşte onun oğlu, tek parti dönemi sofra yaranı babasının hatıralarından dem vuruyor. “Milliyetçi” gazetede!

Kanlı tarihi şanlı tarih gibi göstermeye çalışıyor.

Elbette mesele Dersim’den açıldı. Başka nereden açılabilirdi ki?


Cumhuriyet irtica ile mücadeleyi kanun, hatta anayasa hükmü haline getirmişti. Dindarlara yapılanlar, bu yüzden meşru sayılır!


Ya müslüman olmayanlara veya sünni çoğunluktan farklı olanlara yapılanlar? Onları unutmayan, sürekli hatırlatan merkezler, güçler vardır.


İstiklâl Mahkemeleri asker kaçaklarını yargılamak için kurulur, sonra siyaseten katl müessesine dönüştürülür.

İstiklâl Mahkemeleri en fazla kimleri tecziye etti? Dindarları!

Komünizmde din afyondu, “cumhuriyetizm”de yok edilmesi gereken birinci düşman!


Kılıç Ali’nin o gün yaptığı sistem nezdinde “kahramanlık”tı.

Kim kahraman?

Rejimin darağaçlarına vakarla yürüyenler mi? Onların cesetleri üzerinde hora tepenler mi?


(Asım Yenihaber, Yeni Akit, 2011-12-12)




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder