1 Mart 2013 Cuma

Atatürk İçin Ezan Yazdılar; Üstüne Mevlit Eklediler.


Atatürk İçin Ezan Yazdılar; Üstüne Mevlit Eklediler.
 
 

Atatürk'ün kutsallaştırıldığı tartışması bağlamında hakkında yazılmış ezan arşivlerde çarpıcılığıyla yerini koruyor.

 
Mustafa Kemal Atatürk'ün doğaüstü güçlerinin var olduğuna inananlar hala tartışılırken bunun en çarpıcı örneklerine 1930'lu yılların edebiyatında rastlıyoruz. Öyle ki, Atatürk'ün için ezan ve mevlit bile yazılmış.

Atatürk'ün ezanı Türkçeye çevirdiği ve yıllarca toplumun ezandan nasıl uzak kaldığı hala tartışılan bir olgudur. 1932 yılında yürürlüğe giren uygulama 1950'de Demokrat Parti aslına döndürene kadar devam etmişti. Mustafa Kemal, bu yeniliğe giderken de hocalardan caiz olduğu fetvasını çıkarmayı da ihmal etmemişti. Bu kararların tartışılmasının tabu olmaktan yavaş yavaş çıktığı günümüzde M. Kemal hala belli kesimlerin nefret edilen kişisi, belli kesimlere göreyse kararları sorgulanamaz en büyük Türk lideri…
Yaşadığı dönemde yazılan bazı edebi eserlere bakıldığında nasıl bir insanüstü varlık yaratılmaya çalışıldığının örneği ortaya çıkıyor. Atatürk'ü peygamber gibi görüyorlar eleştirisine dayanak kılınabilecek birçok materyal söz konusu.


"KEMALİZM DİNİ" NASIL OLUŞTURULDU?

Dönemin milletvekillerinden Şeref Aykut'a göre Kemalizm dini (kendi ifadesiyle) 6 oktan (cumhuriyetçilik, milliyetçilik, inkılâpçılık, devletçilik, laiklik ve halkçılık) oluşmalıydı. Aykut bilindiği gibi bu fikirlerini en temel şekilde "Kemalizm Dini" adı altında kitaplaştırmış ve Atatürk'e tapan(!) nesillerin nasıl yetiştirileceğini anlatmıştı.

ATATÜRK İÇİN EZAN VE MEVLİT

Bu dinin peygamberi olarak da Atatürk'ü gördükleri için onun adına tabi ki bir mevlit yazıldı. Hatta bununla da yetinilmeyip bir de ezan yazdılar. İşte Türkiye Cumhuriyeti'nin önemli şairlerinden Behçet Çağlar'ın yazdığı o ezan:

Atatürk ekber!
Atatürk ekber!
Ancak O var Atatürk!
Evliya odur,
peygamber odur,
sanatkâr Atatürk.
Talihe hâkim,
zekâya önder,
doğma serdar Atatürk.
Bunları geçti insan büyüğü:
Kendi kadar Atatürk!
Atatürk ekber!
Atatürk ekber.
Bizde O var. Atatürk!
Ne evliya, ne de peygamber..
Halkına yar Atatürk!”
Süleyman Çelebi'nin Hazreti Muhammed için yazdığı mevliti Atatürk'e uyarlamaktan çekinmeyen Behçet Çağlar bunu pek çok yerde okuttu da:
“Hak Teala çün yarattı Türk’ü ilk
Dedi, ‘Üç kıta da olsun ona mülk.’
Mustafa nurunu alnına koydu,
‘Bil! Kemal’in nurudur, ol nur!’ dedi.”
Geçti böyle nice ay, nice sene,
Vakt erişti bin sekiz yüz seksene
Ger dilesiz, bulasız oddan necat,
Mustafa-yı ba-Kemal’e essalat!”
Ol Zübeyde, Mustafâ’nın ânesi
Ol sedeften doğdu ol dürdânesi!
Gün gelip oldu Rızâ’dan hâmile
Vakt erişti hafta ve eyyâm ile.
Geçti böyle, nice ay nice sene
Vakt erişti bin sekiz yüz seksene.
Merhaba ey baş halâskâr merhaba
Merhaba ey ulu serdâr merhaba!
Atatürk'e tapınmaya kadar varan bu hayranlık sadece Behçet Çağlar ile de sınırlı kalmadı. Ünlü şairlerden Faruk Nafiz Çamlıbel Atatürk'ün ölümünden sonra onu kalbine bir put gibi yerleştirdiğini bakın nasıl anlatmış:
Yürüyor, kalbimizin durduğu bir yolda değil
Kanlı bir göz yaşı nehrinde muazzam tabutun
Ey ilâhın yüce dâvetlisi, göklerden eğil
Göreceksin duruyor kalbimizin üstünde putun!
Diğer bir şair Halil Bedii Yönetken ise Atatürk'e olan bakış açısını böyle aktarmış:
Tanrı gibi görünüyor her yerde
Topraklarda, denizlerde, göklerde
Gönül tapar, kendisinden geçer de
Hangi yana göz bakarsa: Atatürk
Görüldüğü gibi Cumhuriyet'in ilk yıllarında Atatürk'ü ilahlaştırmak edebiyatın ana konularından biri olmuştu.

(Kaynak: İnternet Haber)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder