1 Ekim 2013 Salı

Atatürk olmasaydı baban kim olurdu, o namusumuzu kurtardı diyenere.


 
Atatürk olmasaydı baban kim olurdu, o namusumuzu kurtardı diyenere.


"M. Kemal Atatürk olmasaydı baban kim olurdu, o namusumuzu kurtardı" diyenere ithaf olunur... Şimdi siz bir Türk veya Müslüman olarak bu duruma isyan etmeyin. Etmeyenin n...amusundan şüphe ederim.

(Fotoğraf: General Fahrettin Altay, M. Kemal Atatürk ile aynı karede)

M. Kemal mi milletin namusunu kurtarmış? Iran Şahı’na Türk milletinin kadınlarını takdim eden adama kurtaran değil; “Türk milletinin namusunu satan adam” denir.

M. Kemal Atatürk’e yakınlığı ile bilinen General Fahrettin Altay, hatıralarında M. Kemal’in Iran Şahı’na “milletimizin kadınlarını çırıl çıplak soyup takdim ettiğini” yazdı.

Evvela General Fahrettin Altay’ın hatıratından söz konusu olayı aynen aktaracağız.

Ardından ise Fahrettin Altay’ın yazdıklarının doğru olduğunu başka bir hatırattan teyid edeceğiz. Bu hatırat da M. Kemal Atatürk’ün hizmetçisi Cemal Granda’nın hatıratıdır.



Fahrettin Altay:

“Iran Şahı için Binbirgece Masalları

Atatürk beni çağırıp:

- Bu gece Beylerbeyi Sarayında Şehinşah’a hususi bir ziyafet veriyoruz hariçten kimse bulunmayacaktır, kendileri mihmandarlardan yalnız senden başka kimse­nin bulunmasını istemiyorlar O da yalnız bir nedimini ge­tirecektir, Ali Sait Paşaya haber gönderdim Şehinşahın bütün maiyeti ile mihmandarlara ve hariciye memurla­rına Park Otelde bir yemek verecektir sen oraya gitme bizimle gel ve kimseye de birşey söyleme..” Buyurdular.

Gece motorla Dolmabahçe Sarayından Beylerbeyi Sarayına geçtik, Başbakan ile Meclis Reisi de vardı. Sarayın kapısında gayet güzel ve ağır giyinmiş on kadar kadın bizi karşılıyordu ki bunlar o zaman Istanbul'un saz şarkı ve dans artistleri idi başlarında da Suadiye’de plajda gördüğümüz C. hanım bulunuyordu. Hepsi diz çökerek hükümdarları selâmladılar ve **Şah’a takdim** olundular. O da gülerek iltifatlarda bulundu.

Saray içinde güzel bir mermer havuz vardır. Sular şıkırdıyor. gerilerde bir orkestra ve mükemmel bir büfe… Saray kısaca gezildi, üst kat tamir ediliyor ve Şehişah’ın geceyi orada geçirmeleri ihtimaline karşı fevkalâde yatak odaları hazırlanmış bulunuyordu. Havuzun başına bir masa ve koltuklar o şekilde konulmuşlardı ki büfe ve orkestra burayı göremiyordu. Şah’a ikramlarda bu­lunuldu, kendisi bir kadeh şarap alarak önüne koydu bu sırada artistler güzel şarkılar okumaya ve gösteriler yap­maya koyuldular. Şah meclisin sıcaklığını bozmamak için arada bir yudum alıyordu **Numaralar gittikçe açılıyor ve serbestleşiyor,** Şah bunları gülümseyerek seyrediyor fakat ciddiyetini hiçbir şekilde bozmuyor. Iki genç kız havuza atladılar sularla oynamaya ve dans etmeye başladılar. Bu sırada “Ş” adındaki çıplak genç artist Şahın önüne yaklaştı elleri önünde başı eğik havuzun kenarında ve ayakta dikildi. Şehinşah kızın başını okşayarak,

” – Çok maharetlisiniz, genç ve güzelsiniz, Allah bağışlasın haydi kızım içeri girin de giyinin üşürsünüz…” (dedi.)

Şehinşah’ın o geceki durumu, ağırlığı, meclisin neşesini bozmaksızın hiçbir hafiflik göstermemesi dikkati çekiyordu. Gece yarısına doğru Dolmabahçe’ye dönmeli arzusunda bulundular hep birlikte kalktık gene motora binerek saraya gittik.

‘Binbir gece’ masallarını ‘bin ikinci’ gece yapamadık vesselam…”[1]



Bu namussuzluğu doğrulayan bir kaynak da sunalım…

Şimdi, M. Kemal'in hizmetine girdiği 3 Temmuz 1927′den, ölümü olan 10 Kasım 1938′e kadar M. Kemal’in yanından hiç ayrılmayan ve bu müddet zarfında M. Kemal’in ünlü sofrasının konuklarına, devlet başkanlarının ziyaretlerine şahit olan Uşağı Cemal Granda’nın hatıratından da bu namussuzluğu okuyalım…



Cemal Granda:

“Bunlara da aynı şeyi yaptı. Kadınlar boyalarını sildikten sonra **soyundular.** Sıcak bir Ağustos gecesiydi. Beylerbeyi Sarayı’nın beyaz mermerleri üzerinde yürüyerek salonun ortasındaki göz kamaştıran havuza girdiler. Atatürk kadınların yürüyüşüne dikkatle bakıyordu. Bu eğlence saatlerce sürdü.

Bir yanda Cumhurbaşkanlığı Orkestrası, bir yanda alaturka müzik… Bağdaşır mı, bağdaşmaz mı, onu bilmem ama, o gece aynı çatı altındaydılar. Her zaman gelen sazendeler arasında Deniz Kızı Eftelya, Safiye Ayla, Nubar Tekyay, Selahattin Pınar, Hafız Yaşar bulunuyordu.

Yaz süresince **her akşam** bu toplantılar yapıldı. Sofrada misafirlerin sayısı ise yirmiden hiç aşağı düşmedi.”[2]


Ey kemalistler! Hadi Dr. Rıza Nur’a deli diyordunuz… Peki bunlara ne diyecekiniz?



KAYNAKLAR:

[1] General Fahrettin Altay’ın Anıları, sayfa 465, 466.

[2] Cemal Granda, Atatürk’ün uşağının gizli defteri, Hazırlayan: Turhan Gürkan, Istanbul 1971, Fer Yayınları, sayfa 45.


`K. Çandarlıoğlu´


http://dunyagerceklerim.blogspot.com/2012/07/ataturk-olmasayd-baban-kim-olurdu-o.html
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder