10 Kasım 2012 Cumartesi

TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ-TÜRKÇÜLÜK AKIMI



TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ-TÜRKÇÜLÜK AKIMI 
   

Osmanlıda,Mustafa Celaleddin Paşa olarak bilinen,Aleksandre Borjensky vasıtasıyla Anadoluya giren Türkçülük akımı Humbaracı Ahmet Paşa olarak anılan,aslen Yahudi Contte de Bonneval ile Amerikancı bir kapitalist olan Pervus tarafından geliştirildi.

Daha sonra Tekin Alp olarak bilinen Moiz Kohen(Yahudi asıllı) Ziya Gökalp,Ömer Seyfettin,Mehmet Emin Yurdakul adında ki şahıslarla "Türkçülük"hız kazanmış,Türkiye Cumhuriyeti Devletinin resmi ideolojisi halini alarak,gücünü artırıp günümüze kadar gelmeyi başarmıştır.

İdeolojinin hepsinin ortak bir yönü vardır ki oda;belirli bir tezi(kabulleri) ve o tezin tabii sonuçları olan hükümleri beraberlerinde getirmeleridir.Türk milliyetçiliği ideolojisinin de hareket noktası ve prensipleri "Milletler Mücadelesi esastır" tezinden kaynaklanmaktadır.

Bu kabule göre,olayların değerlendirilmesi,tarihin hareket seyrinin yorumlanması "Milli menfaatler"esas alınarak yapılmalıdır.(Alpaslan Türkeş'in 9 ışık doktrini ve Milliyetçilik umdesi)

Bu nedenle Milliyetçilik ideolojilerinde "Milli Menfaatler her şeyin üstündedir" ve "Milletimin menfaatini esas alırım" şeklinde ifade edilen esas kabullerden hareketle,bu tezin tabii sonucu olarak hükümler vaz edilmekte,eşyaya ve olaylara kıymet biçilmektedir.(Prof.Dr.S.Hayri Bolay,Felsefi Doktrinler Sözlüğü S/185)

Türk Milliyetçiliği ideolojisinde,doğrunun ve güzelin tesbitinde vahiy esas alınmamakta,ilkel bir egoizm hüküm sürmektedir.

Kitap ve sünnette bildirilen doğrulara aykırı olan uydurma hükümlere ortaya atılan "sözde doğruları"tasdik eden bir mükellef,vahiyle bildirilen mutlak doğruları yalanlamış olur.Hem Allah(cc)'in va'z ettiği (koyma,konma,konulma)hükümler doğrudur,hem de benim kavmimin,milletimin menfaatlerine uygunluk arz eden diğer beşeri değerlerde doğrudur,denilemez.

Böyle diyenler,beşeri hükümleri Allah(c.c)'ya inanmakla beraber,kudret ve hüküm koymada,rızasını gözetmede O'na denk başka varlıklarıda tanımak ve onlara da hüküm koyma hakkı tanımak ise şirktir.(Ebu'l Alâ el-Mevdudi "Kuran'a göre 4 Terim")

Türk Milliyetçileri,İslam dininin yayılmasına hakimiyetine ve kültür birikimine büyük darbe vurmuş,İslam yurdunu yıllarca talan ederek kan ve zulme boğmuş azılı kâfir Cengiz Han ile "Türklükle olan alakasından dolayı" övünürler.Türk büyüğü olarak kabul ederekde ona tazim(saygı)ederler.

Halbuki kâfire tazim eden bir müslümanın dinden çıkacağı sabittir. "Kâfire tazim(saygı gösterme)ederek,hürmet göstermek küfürdür" (Ahmed  Ziyaüddin Gümüşhanevi Ehl-i Sünnet Akaidi,sh.100)

KÜFÜR=KUFR: İman esaslarını inkâr etme.İslama uymayan inanışlarda bulunma.Allah Teala'ya eş ortak koşma.Nankörlük,söğme,fena ve kaba söz söyleme.

Hun imparatoru "Atilla'nın Roma'nın kalbini deldiğini" marş haline getirerek övünç vesilesi yapan Milliyetçi çevreler,bu olayda da"Türklerin menfaati" teorisinden hareket ettiklerinden,hakikatı ters yüz etmektedirler.

Bilindiği gibi İslam,Hz.Adem'den bu zamana kadar vardır.Atilla'nın yaşadığı tarih,Peygamberimiz Hz.Muhammed(s.a.v)'ın gelişinden evveldir.(M.S 400-450 yıllarında) O tarihlerde ki,hak din Hristiyanlık adı altında İslamdır.Hz.İsa'da İslam peygamberidir. O zamanki Hristiyanlar,Hz.Muhammed(s.a.v)'ın davetinin başlamasına kadar geçen zamanlarda,inançlarına bazı hurafeler karıştırmış olmalarına rağmen,hak din olan,bir başka tabirle "İseviliğin"mensubuydular,tevhid dininin yeryüzündeki temsilcileriydi.(Hz.Muhammed,hurafeler karışmış,dejenerasyona uğramış,yozlaşmış,bozulmuş dini,yeniden canlandırmıştır)

Atilla ve ordusu ise,gök ve yer tanrıları gibi bir çok ilaha inanan müşrik kâfirlerdendi(MÜŞRİK=Allah'a ortak koşan. KÂFİR=Allah'ı inkâr eden,gerçeği örten,gizleyen)Hz.İsa'yı peygamber olarak gönderen,Allah'a iman edenleri öldüren ve haraca bağlayan,kendi küfür ve zulmünün tahakküma altına almak için savaşan Atilla ve ordusu nasıl sevilir ve saygı gösterilir?

İslam'ın tebliğ edildiği yıllarda bile,müşrik,kâfir Pers İmparatorluğuyla savaşan Hristiyan Doğu Roma İmparatorluğunun galip gelmesini "temenni" eden,isteyen Ashabın(Peygamberimizin arkadaşları)bu tavrını Allah Teala(cc)'nın da tasvip ettiğini Rum Suresinde ki 2-3-4.ayetlerden anlamaktayız.

Yine Türk Milliyetçilerine göre;"Hüküm koyma hakkı, Allah'ın değil milletindir" (Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir)ilkesini esas alarak,İslam'ın hükümlerini kerih(fena,kötü,çirkin)görerek yasaklamayı gaye edinse ve bu kabülünü de varlık sebebi olarak benimsese halbuki böyle bir inanç ve eylemin küfür olduğu icmayla(islam alimlerinin ortak fikir birliği)sabittir,kesindir.

Bir müslüman "dinim islam,ideolojim ise şudur"

(Milliyetçilik,Türkçülük,Kürtçülük,solculuk,sağcılık,
Kapitalistlik,Sosyalistlik vb.)diyemez.Her müslümanın ideolojiside (dünya görüşü,değer ölçüsü,hükümlerinin kaynağı vb.)onun dinidir.Çünkü Allah(cc),hayatımızın her cephesini tanzim(düzenleme)edici kanun ve prensipler vaz(koyma,konma,konulma)etmiş,değer ölçülerinin hudutlarını(sınırlarını) belirlemiştir.Nizam(düzen),ihdas(ortaya koyma)etmek,yetkisini hiç bir kula vermemiştir.

"Sana indirilen Kuran'a ve senden önce indirilen kitaplara iman ettik diye boş iddialarda bulunanlara bakmazmısın? Onlar tağut huzurunda muhakeme olmak hükümlerine boyun eğmek istiyorlar,halbuki onlar,tağutları inkar etmekle(tekfir etmekle,lanetlemekle)emir olunmuşlardı"
                       (En Nisa Suresi 60.Ayet)

Tekfir=Kâfir sayma.
Tekfir etmek=Kâfirlikle suçlamak.

TAĞUT=İnsanları Allah(cc)'a karşı isyan etmeye sevkeden,isyankâr,gaipden(görünmeyen)haber veren büyücü,şeytan.İslamiyetten önce Kâbe'deki büyük putlardan birinin adı.

Tağutun bir başka anlamıda şudur.Allah(cc)'ın indirdiği hükümlere mutabil(karşılık,karşı)olmak ve onların yerine geçmek üzere hükümler icad eden her varlık tağuttur.Bunun insan olması put olması, şeytan olması veya bunların dışında bir şey olması mahiyetini,aslını,esasını değiştirmez.
(Muhammed İbn-i Cerir,Cemi'ul Beyan fi Tefsiril Kur'an)

"And olsunki biz her kavme,Allah'a ibadet edin,tağuta kulluk etmekten kaçının diye tebligat(bildirme) yapması için bir peygamber göndermişizdir"
                  (En Nahl Suresi 36.Ayet)

"Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allah, sevdiği ve kendisini seven müminlere karşı alçak gönüllü (şefkatli), kâfirlere karşı onurlu ve zorlu bir kavim,toplum getirecektir. (Bunlar) Allah yolunda cihad ederler ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar (hiçbir kimsenin kınamasına aldırmazlar). Bu, Allah’ın, dilediğine verdiği lütfudur. Allah’ın lütfu ve ilmi geniştir"
                 (MAİDE SURESİ 54.AYET)

Bazı milliyetçiler,yanlışlarını,hatalarını meşrulaştırmak için Maide Suresi 54.Ayetini delil getirmek suretiyle;bu ayetteki "Kavim" deyiminden İslam davasının ancak kabilelerce,milletlerce yürütülebileceği sonucuna ulaşarak,ayeti kerimede "(Bunlar) Allah yolunda cihad ederler ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar"

Bu ayetteki,kavim,millet,toplum Türk Milleti olduğunu dolayısıyla Türkçülük yapmanın zarurretini savunmaktadırlar. Türk milletinin hepsi müslüman değildir.Hristiyan olan Gagavuz Türkleri vardır.Musevi olan Hazar Türkleri vardır.Ayrıca değişik hak olmayan mezheplere bağlı Türkler vardır.
Ayetteki toplum, islamı gerçekten yaşayan değişik ırklara mensup kişilerdir.

TEKİN ALP(MOİZ KOHEN)'İN "KEMALİZM" KİTABI
Ünlü Türkçülerden Tekinalp (Moiz Kohen) , 1936 yılında Atatürk’ü ve Türk devrimini anlatan“Kemalizm” adlı bir kitap yazmıştır. Tekinalp kitabında Türk devriminden “Kemalist devrim”diye söz etmiştir:
“Kemalist devrimin kesin bir gelişime kavuşmasını ve rejimin tam anlamıyla yerleşmesini beklemek gerekiyordu. Cumhuriyet Halk Partisi’nin 1935 Mayısı’nda Ankara’da toplanan dördüncü kongresi dolayısıyla bunun gerçekleştiğini görmek olanağına erdik. Partinin en yetkili yöneticileri, Kemalist devrimin artık en temel amacına ermiş bulunduğunu ve bundan sonra genel çizgileri artık bütünüyle ve kesin biçimde saptanan yükselişlerle dolu yolda ilerlemekten başka yapılacak bir şey kalmadığını, bu nedenle resmen açıkladılar.
Gerçekten de geriye Kemalist rejimin şimdiye değin oluşturduğu yapıtlara bir göz atacak olursak, rejimin gerçek yüzünü, olayların, gerçekleştirilen yapıtların ve elde edilen sonuçların aydınlığı altında kolayca görür ve kavrarız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder