31 Aralık 2019 Salı

KAMAL İÇİN BABALIK DAVASI



Kıbrıs Fatihi Erbakan Hocadır..


YÜZBİNDEN FAZLA RESMİ OLANIN ANASIYLA BİRLİKTE HİÇ RESMİ OLMAZ MI?


YÜZBİNDEN FAZLA RESMİ OLANIN ANASIYLA BİRLİKTE HİÇ RESMİ OLMAZ MI?

Bu Kamal'ın babasıyla resmi yok anladık da anasıyla neden birlikte hiç bir resmi yok? Yoksa anasıda mı sahte?  :)

ERBAKAN HOCA: "BİR OTOMOBİLİ 1400 DOLARA YAPABİLECEĞİZ"


TAKSİM'DE 92 YILDIR KOMÜNİZM PROPAGANDASI YAPILIYOR.


TAKSİM'DE 92 YILDIR KOMÜNİZM PROPAGANDASI YAPILIYOR. 
YILLARDIR 1 MAYISTA
TAKSİM'E ÇIKANLAR BOLŞEVİK GENERALLER ÖNÜNDE SAYGI DURUŞU YAPIYOR


Tarih: 8 Ağustos 1928 Yer: Taksim'de ki Cumhuriyet Anıtı
Taksim Anıtı Halktan toplanan o zamanın parası 100.000 TL (16.500 İngiliz Sterlini) ücret ödendi
Anıtın heykeltraşı İtalyan Pietro Canonica

Düşünebiliyor musunuz; İstanbul'un Orta yerinde 92 senedir bir anıt var ve çoğu kimse
Bu anıtı yakından tanımıyor ve orada kimlerin olduğunu bilmiyor...
Taksim Anıtında M.Kamal'ın arkasında iki Sovyet Generali duruyor...
Kızıl Ordunun Kurucusu olarak bilinen General Mihail Vasilyeviç Frunze ve
Mareşal Kliment Yefremoviç Voroşilov

Gerek kurtuluş savaşında gerekse Cumhuriyetin kuruluşunda "Bolşevik" lerin maddi manevi
desteğine, bir nebze teşekkür etmek için o iki Generalin heykeli oraya dikilmiş.

Taksim’de 92 yıldır meydanı süsleyen meşhur Taksim Anıtı hakkında ne biliyoruz? Hiç orada yer alan heykellere yakından baktık mı? Acaba Atatürk, İnönü ve Fevzi Çakmak dışındaki diğer askerler kimler? Gelin Taksim Anıtı’na şöyle bir yakından bakalım isterseniz…

100 BİN TÜRK LİRASINA YAPILDI

Cumhuriyet anıtının açılışı 1928 yılında gerçekleştirildi.. Halktan toplanan bağışlar karşılığında anıtta en büyük bağışı Banca Commercineal İtaliano 600 Türk Lirası ve Nestle Çikolata Şirketi genel temsilcisi 40 Türk Lirası bağışta bulundu. İtalyan heykeltıraş Pietro Canonica 18 ay içinde anıtı tamamlarsa 16.500 İngiliz sterlini ücret ödenecekti. Tasarımı İtalyan heykeltraş Pietro Canonica tarafından yapılan anıtın mermerlerinden kullanılan madene kadar hepsi özenle seçilmişti.

ANITTA BULUNAN İKİ RUS GENERAL

İsmet İnönü’nün arkasındaki figür Kızıl Ordu’nun kurucusu olarak bilinen Frunze’dir. (Az sayıda askeriyle Ekim Devrimi’ne yaptığı katkısı ile biliniyor. Yine Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra da efsane olmayı sürdürmektedir. Moskova’daki askeri akademiye adını vermiştir.) Mareşal Fevzi Çakmak’ın arkasındaki ise Sovyet Orduları Başkomutanı Voroşilov’dur. (Cumhuriyetimizin 10. yıl kutlamalarına da katılan Voroşilov II. Dünya Savaşı’nda Mareşal unvanını almıştır.)

NEDEN ORADALAR?

Gerek Kurtuluş Savaşı gerekse Cumhuriyet’in kuruluşunda “Bolşevikler”in maddi ve manevi desteğine bir nebze teşekkür etmek için o iki generalin heykeli oraya konmuştu. 90 yılı aşkın süredir Taksim Meydanı’nda durmasına rağmen birçok kitap, dergi hatta ansiklopedilerde bile o iki generalin ismi yoktu. “Popüler Tarih Dergisi” Ağustos 2002 sayısında, yıllardır saklanan bu gerçeği/sırrı yazdı: Taksim Anıtı’nda, Atatürk’ün arkasında iki Sovyet generali duruyor: General Mihail Vasilyeviç Frunze ve Mareşal Kliment Yefremoviç Voroşilov…

KİM O İKİ GENERAL?

General Mihail Vasilyeviç Frunze, Sovyetler Birliği tarihi içinde önemli bir yere sahipti. Lenin’in özel talimatıyla, olağanüstü elçi sıfatıyla 13 Aralık 1921′de Ankara’ya geldi. Onuruna düzenlenen mitingde yaptığı konuşma büyük etki yarattı. Millet Meclisi’nde konuşma yaptı. Frunze, Mustafa Kemal’le yakın ilişki kurdu. Sakarya cephesini gezdi. 5 Ocak 1922 günü arkasında iyi duygular bırakarak ülkesine döndü.

Mareşal Kliment Yefremoviç Voroşilov 1881 Vernhiy/Ukrayna’da yoksul bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Maden işçiliği yaparak eğitimini zorlukla bitirdi. 1925–1940 arasında Halk Savunma Komiserliği yaptı. II. Dünya Savaşı’nda Leningrad savunmasını yaparak Hitler’in kenti ele geçirmesini önledi. Savaş sonunda mareşalliğe yükseltildi ve 1947′de Politbüro üyesi oldu. 1953-1960 arasında Yüksek Sovyet Prezidyumu Başkanlığı (cumhurbaşkanlığı) yaptı. 1969′da öldü.Mareşal Kliment Yefremoviç Voroşilov’un bizim için önemi ise şuydu:

Ulusal kurtuluş savaşının sürdüğü yıllarda askeri bilgisiyle savaşın taktik ve stratejisine katkıda bulunması amacıyla Ankara’ya gönderildi.

ANITIN YAPIMI 2.5 YIL SÜRDÜ

Anıtın yapım girişimi 1925’te başladı; 8 Ağustos 1928’de 30 bin İstanbullunun iştiraki ile TBMM Başkanı Mason Kâzım Özalp tarafından açıldı. İstanbul’un ve İstanbullunun Cumhuriyet’e bağlılığını bir şekilde göstermesi gerekiyordu. Çoğunlukla Beyoğlu – İstiklal Caddesi, Karaköy – Bankalar Caddesi ve çevresindeki iş merkezlerinde çalışan Musevî ve İsevî vatandaşlar tedirgindi. Bu zenginler, yanlarına Türk iş adamlarını da alarak mevcut statülerini korumak ve yeni rejime sahip çıkmak adına Taksim’e Kurtuluş Savaşı’nı ve Cumhuriyet’i simgeleyen bir anıt yapmak üzere bağış kampanyası açtılar. Bu kampanya, basının da teşviki ile tüm İstanbulluları sardı. Teşebbüsü, devlet de teşvik etti. İstanbul milletvekili Hakkı Şinasi Paşa başkanlığında kurulan komisyon, makbuz bastırdı ve halktan bağış topladı. Bu arada meydan ve çevre düzenlemesi için de belediye bütçesinden harcama yapıldı.

Yunanistan'ın Başkenti Atina'da ve Rusya'nın Başkenti Moskova'da Bir Osmanlı Padişahının
Heykelini göremezsiniz. Ama İstanbul - Beylikdüzü'nde İslâm ve Türk düşmanı Başpsikopos
Makarios ve Taksim'de Komünist iki General in heykeli var. Heykel dikmekte Cahiliye Döneminde ki, Müşrik
Putperest Arapları bile geride bıraktı CHP zihniyeti

26 Aralık 2019 Perşembe

SARIKAMIŞ'I UNUTMADIK


Prof.Dr.İHSAN SÜREYYA SIRMA ANLATIYOR


ABDÜLHAMİD HAN'IN SÖZÜ


ACI AMA DOĞRU GERÇEKLER


ACI AMA DOĞRU GERÇEKLER

Atatürkçü Düşünce Derneğinde 7sene görev almış, TGB alt yapılanmada aktif olarak çalışmış, CHP ile sürekli temas halinde bulunan birisi olarak söylüyorum ki
Kamal ASLA MÜSLÜMAN VE DE TÜRK DEĞİLDİR. NEDEN'Mİ?

Lütfen sonuna kadar okuyun ve istediğiniz şekilde inanın yahut inanmayın :

* Kendisi İspanya'da ki zulümden Osmanlının kurtararak Balkanlara yerleştirdiği Yahudilerdendir.

* Abdulhamid'i deviren İttihad ve Terakki Mason örgütünün beyin takımında yer almıştır.

* Okul muallimi Şemsettin Sami, Swon Zwi adında bir Yahudidir ve Musevi olmayanların eğitim aldığı okulda yetişmiştir.

* Nufus Cüzdanındaki Mustafa'yı İslami olduğu gerekçesi ile çıkartmış, Kemal olan isminide 'KAMAL' yapmıştır. Kamal İbranice'de İlah-Kale anlamına gelir.Dileyen bakabilir.

* Lozan'da bizi temsilen Yahudi Haham başısı Haim Naum'u görevlendirmiş, Ankaradaki birinci Mecliste vatansever dindar vekilleri pasifize ettikten sonra mason olanları doldurmuştur. 

İkinci meclis açılış konusmasında 'Gökten indiği zannedilen dogmalar' diyerek mason nizam duruşu ile Kur'an-ı inkar edişi bizzat videolarda mevcuttur. Dileyen izler. Bu gerçekleri Sinan Meydan (ki bizzat kendisiyle sohbetlerim olmuştur), Ümit Zileli bildikleri halde söylemezler;çünkü toplumun kahır ekseriyeti liderini Müslüman bilir.

*Doğu Perinçek gibi Ermeni kökenli İşçi Partisi (bi dönem içlerinde bulundum) Lideri, İkibin'e Doğru dergisinde  (Bu dergi bende mevcuttur ) 'M.Kemal'de benim gibi Ateistti demek sureti ile gerçekleri dile getirmiş. 


Can Dündar, Abbas Güçlü ile katıldığı bir programda M.Kemal'in müslüman olmadığını ve okutulması için okullarda el yazması kitabının okutulmadığını söylemiş bu konuda da ısrar edince çalıştığı gazeteden kovulmuştur. Bunlar yakın zamanda meydana geldi. Dileyen araştırsın. 

Kamal'ın el yazması eserlerinde İslam ile ilgili görüşlerinin olduğu kısımda Peygamberimize(s.a.v) (haşa)yalancı demesi, Türkleri ve Arapları kötülemesi, Pagan ve Şaman bir kültürün temsilcisi olduğunu dikte etmesi gibi şeyler mevcuttur.

* Bu eserin bir yerinde 'Natür (doğa) İnsanı yarattı ve kendine de taptırdı' diyerek bu gerçeği kendi ağzıylada itiraf etmiştir. 

Andrew Mango ile olan mülakatında ise 'Ben dinsizim ve bazen bütün dinlerin denizin dibini boylamasını istiyorum.' demesi bu gerçeği dile getirmesi açısından bir nüanstır.

* Mason Locaları kapattırdığı tamamen yalandır. Sadece faaliyetlerini askıya aldırttı. Çünkü Maşrık-ı Azam yapılmadı. Çünkü deist değil ateistti. Masonlar evreni dizayn eden bir ilaha inanırlar; ama bu bozuk bir inanç olsada Ateist olanları yükseltmezler. 


Kendisi Makedonya Resorta Veritas Locasına hala kaydı bulunan bir masondur. Masonlar bin yıldır yeryüzünden İslamı silmek için çalışan Yahudilerin Siyonist kesimine çalışan birer saklı örgüttür. Bütün islam ülkelerinde homojen olarak dağılmış Yahudileri bulur ve kendi adlarına çalıştırır. Rusya'da Çarlığı yıkıp yerine dinsiz Sovyet rejimini kuran Lenin,Troçki'de Yahudidir ve masondur. 

Ama Putin döneminde bunlarla müthiş bir mücadeleye girişilmiştir. Yahudi oligarklarla olan mücadelesi devam ediyor.

* Bugün Ukrayna'nın karışması dahi bu sebepledir. İngilizler ve Almanlar Yahudi kontorlündedir. Ukrayna Rusya'nın Avrupa'ya açılan kapısıdır. O nedenle olaylar devam ediyor. 


Fransız Lider Napolyon, Amerika'nın kurucusu Washington, Karl Marks, Niectzhe, Darwin, Hüsnü Mübarek, Benazir Butto ve adını sayamadığım bir çok kişi Yahudi ve masondur. Masonların Nizam duruşu dört parmak ceket içinden içeride baş parmak dışarıda kalacak şekilde verilen pozdur. Kamal'ın bu şekilde tam 27 fotoğrafı vardır. Bu ben sizdenim anlamı taşır.Muharref Tevrattaki Hazekel ve Mezmurlarda 'Rab elini gögsüne koymanı istedi ve seni yücceltti.' ayetinin tezahürüdür.

* Dünya'da 5816 nolu kanunla korunan tek lider olma özelliğini taşır ve tarihi gerçeklerin olduğu arşivler hala açılmamıştır. Bunu sordukmu kendimize acaba neden?


Bakın arkadaşlar biz Osmanlı ve Selçuklu olarak 1000 yıldan fazla bir süre Haçlıların burnunu yere sürtmüşüz. Adamlar Kur'an-ı elimizden almadıkça bizlere engel olamayacaklarını İsviçre'nin Basel kentinde toplanan üçüncü Siyonist kongrede karar olarak almışlardır. Kamal bu nedenle palazlandı ve İngilizlerce desteklendi. Şu anki olan olaylara bakan beni anlar. 

Mısırdaki İhvan Lideri, Mısır'ın Doğan Medyası benzeri medyası tarafından önce karalandı, ayaklanma için zemin hazırlandı sonra ayarladıkları Yahudi mason Sisi ile birlikte darbeyi yaptırttılar. Tahrir'e toplattıkları yüz bin Kıpti Hristiyanla dünyaya 'İşte Mısır Halkı burada, Mursiyi istemiyor' mesajı verdirtti. Ama Rabia Meydanında toplanan iki milyon müslüman Mısırlı'ya bir kare dahi yer vermedi.


Taksim Gezi parkına toplananların %80i Alevi idi. ve bilinçli bir şeydi bu. Suriye politikasında Nusayri ( Hz. Aliye ilahlık isnad eden batıni islam dışı sapkın bir şia ekolü) Esed'e verdiği desteği çeken Hükümete karşı Alevilerin başkaldırışıdır. Askeriye, Yargı, Bürokrasideki etkinliğini kaybeden Laik Alevilerin bilinçli organizesiydi bu. Tıpkı tarihteki Celali ve Şahkulu (Şii İran Şahı İsmail'e nispetle ) İsyanlarının bir benzeri idi. Taksim İstiklal caddesinde toplananların içinde Rum, Ermeni Yunan ve Yahudi'de vardı. Aynı oyunu 31 Mart Hadisesinde Abdulhamid'e de oynadılar. Erbakan, Menderes, Özal, Yazıcıoğlu bu sebeple hedefti.

* Kamal İngilizlerin 12.yüzyıldan itibaren politikalarına yön veren Yahudilerce desteklendi ve Lozan'daki anlaşma gereği İslam yok edilmek istendi. İnkılaplara bakan bunu görür. Gelişme ve Batılılaşma işin kılıfı. Almanlar ve Japonlar bizden 22 sene sonra yerle bir olduğu halde imkansızlıklara rağmen 10 sene içinde bizden daha iyi konuma geldi. Bunu hiç bir Kemalist izah edemez.

* Türkiyedeki Basın sahiplerinden Hürriyet Sedat Simavi, Cumhuriyet Yunus ve Nadir Nadi, Sözcü Haldun Simavi,adlı Yahudiye. Doğan Holding ise Aydın Doğan adlı Mason'a aittir. Bu nedenler sıkı birer Kemalisttirler. Çünkü İslamın gelmesini istememektedirler. Nedeni de Ortadoğuda 1948 yılında Laik Masonik Türkiye hükümeti tarafından tanınan İsrail'in varlığının tehlikeye girmesi. İşte tamda bu nedenle dehşet derecede düşmanlık yapıp dünyada ellerinde bulundurdukları basınla Türkiye'ye saldırı gerçekleştirmektedirler. 


Menfaatlerine ters kişilere tarih boyu kötülük yaptılar. İsrail Dinoma Merkezinde nükleer çalışmaları eleştiren Clinton'a Monica Lewinsky adında Yahudi kızının musallatı, Amerikan Merkez Bankın Para Basma işinin Rocsthild Yahudi ailesinden alınıp Merkez Bankasına bırakılmasını isteyen Kennedy'nin suikaste kurban gitmesi, Demokrat lideri Obama'ya, Cumhuriyetçi Yahudi senatörler tarafından yapılan baskı, İsrail'deki bankalara para transferinin durdurulmasını isteyen İMF Başkanı Dominiq Strahus Kahn'a otelde hizmetçi bir kadının musallat edilmesi ve medya ayağı ile baskı yapılıp istifaya mecbur edilmesi,(Fransa C.Başkanı olması muhtemelken Fransız Yahudi Medyasınca linç edildi ve Şuandaki Polonya Yahudisi Francois Hollande C. Başkanı oldu) ve daha bir sürü suikast, şantaj, manipülasyon... Yahudileri tanımayan bugünkü olayları anlamlandıramaz

* Son olarak : Türkiyede Kamal'ı savunan yazar çizer takımına bakın, ya Alevilik maskesi giymiş ama Alevilikle alakası olmayan İslam karşıtları, ya Kripto Ermeni yahut Sebetayistler yada Irkçılığı gözlerini kör eden şamanist ruhlu Türklerdir. Ne olursa olsun tarihi yalanlar ilanihaye saklanamaz.

YARASALARIN HATIRINA GÜNEŞ DOĞMAKTAN VAZGEÇMEZ !!!!!

- Paylaş Millet gerçekleri bir Kemalistin ağzından dinlesin.

Melisa Şeyda

25 Aralık 2019 Çarşamba

"TAHTELBAHİR" DENİZALTI


CEVDET PAŞA'NIN SÖZÜ


YAVUZ BAHADIROĞLU'NUN SÖZÜ-2


YAVUZ BAHADIROĞLU'NUN SÖZÜ-1


YAVUZ SULTAN SELİM HAN'IN SÖZÜ


N.FAZIL KISAKÜREK'İN SÖZÜ


18 EYLÜL 1918’DE CEPHEDEN KAÇAN KAMAL


FİLİSTİN 1918 / SAVAŞTAN KAÇMADA DÜNYA REKORU

18 EYLÜL 1918’DE CEPHEDEN KAÇAN KAMAL


18 GÜNDE TAM 650 KİLOMETRE KAÇTI. GÜNDE 36 KİLOMETRE

7 Ekim 1918. 99 yıl önce bugün. 7’nci Ordu Komutanı Mustafa Kemal, 5 Ekim akşam üzeri Halep’e ulaştı. Ve Baron Otel’e yerleşti. Mustafa Kemal ve onun kolordu komutanları Miralay İsmet (İnönü) ve Miralay Ali Fuat (Cebesoy) ilk defa durup soluk aldılar. Mustafa Kemal’in kaçma startı verdiği Nablus ile Halep arası tam 650 kilometre.

Düşünün, Mustafa Kemal Halep’e vardığında, peşindeki İngiliz General Allenby henüz Şam’da idi. Yani, Mustafa Kemal ile Allenby arasında yaklaşık 500 kilometre var. Mustafa Kemal’in cepheden kaçması yüzünden 35 bin şehit, 75 bin esir verdik. Yıldırım Ordular Grubu mahvoldu. Bizim açımızdan, dünyanın en büyük askeri yenilgisi. İngilizler açısından dünyanın en büyük zaferi.

Kaynaklar:
. Hikmet Bayur, Türk İnkilap Tarihi c III Ks.3 s:459;
. Belen, Birinci Cihan Harbi’nde Türk Harbi C.V, 1918 Yılı Hareketleri s:106 Doğruer, age s.237
. Genelkurmay ATASE Başkanlığı Arşivi, Birinci Dünya Harbi Koleksiyonu: Klasör 3705, Dosya 28, Fihrist 21;21-1.
. Şükrü Mahmut Nedim, Filistin Savaşı, 1914-1918, Çev. Abdullah Es, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1995, sayfa 157, 158.
. Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılabı Tarihi, 1914-1918 Genel Savaşı, Bunların Siyasal Tepkileri, Ankara, Türk Tarih Kurumu Yayını, 1957, cilt 3, Klasör 3, sayfa 456, 457
. Falih Rıfkı Atay, Çankaya, Atatürk’ün Doğumundan Ölümüne Kadar, Pozitif Yayınları, İstanbul 2004, sayfa 121
. Sabahattin Selek, Anadolu İhtilali, Cilt 1 , 4. baskı, Burçak Yayınevi, İstanbul 1968, sayfa 2

23 Aralık 2019 Pazartesi

LOZAN'A BÖYLE GİTTİLER BÖYLE DÖNDÜLER


İLK MECLİSTE SARIKLI,FESLİ,KALPAKLI MİLLETVEKİLLERİ


İLK MECLİSTE SARIKLI,FESLİ,KALPAKLI MİLLETVEKİLLERİ

İkinci mecliste bu milletvekillerinden bir tanesi bile yok.İkinci mecliste şapkalı Sabetayist,kripto,mason milletvekiileri var.

Birinci Mecliste Batum Milletvekilleri
Lozan'dan önce Batum Milletvekillerimiz vardı, Lozan'dan sonra ise yoktu.Yerlerine ingilizlerin isteğiyle masonlar getirildi.
Memleket kurtarmak işte böyle bir şey...!

İSTİKLAL MARŞININ ORJİNALİ OSMANLICA


YENİ ZELANDA SALDIRGANI


G.N.CURZON KİMDİR?


Lord Curzon, 1923'te 10 Downing Caddesi, Londra'dan ayrılırken fotoğraflandı.


Lord Curzon (solda) ve Lord Northcliffe (ortada)

G.N.CURZON KİMDİR?

George Nathaniel Curzon, 

1. Kedleston'lı Curzon Markizi, bilinen adıyla Lord Curzon, İngiliz devlet adamıdır. 1859 yılında Kedleston-Derbyshire'de doğdu. Eton Koleji'ni bitirdi. 1885 yılında Muhafazakâr Parti'den milletvekili seçildi. 

Doğum tarihi: 11 Ocak 1859, Kedleston, Birleşik Krallık

Ölüm tarihi ve yeri: 20 Mart 1925, Londra, Birleşik Krallık

Eş: Grace Curzon, Marchioness Curzon of Kedleston (e. 1917–1925),

Çocuklar: Lady Cynthia Mosley, Lady Alexandra Curzon, Irene Curzon, 2nd Baroness Ravensdale, Alfred Duggan

Önceki görevler: İngiltere Dışişleri Bakanı (1919–1924), Hindistan Genel Valisi (1899–1905)

İngiliz Devlet Adamı George Nathaniel Curzon Asya üzerindeki siyasi tecrübeleri 1898’de, Hindistan genel valiliğine atanmasını sağladı.

1919’da Lloyd George’un, Yunanlıları, Anadolu’yu istilaya zorlamasına ve Türkler’e karşı savaş tehdidine karşı çıktı ve Fransa Başbakanı Poincare ile anlaşarak Türkler’i barış müzakereleri yapmağa çağırdı.

1922’de Andrew Bonar Law başbakan seçilince onun kabinesinde Dışişleri bakanı olarak daha serbest hareket edebilme imkanı buldu. 1922-1923 Lozan görüşmelerinde İngiliz heyetine başkanlık etti.1925 yılında Londra’da vefat etti.

KAMAL İLE CURZON'UN KIYAFETLERİNE BAKIN


ESKİ İNGİLTERE DIŞ İŞLERİ BAKANI LORD CURZON'UN SÖZÜ




16 Aralık 2019 Pazartesi

"ESKI HARFLERLE BIRLIKTE KUR'AN-I TARIHE GÖMDÜK"


"ESKI HARFLERLE BIRLIKTE KUR'AN-I TARIHE GÖMDÜK" 

MİLLİ EĞTİM BAKANI MUSTAFA NECATİ-1928

Ankarada meşhur (!)
Necati Bey Caddesi, Necati Bey Eğitim Fakültesi ve daha birçoğu.

Bu caddeye,fakülteye vs. adı verilen şahsiyet.
Tarih 1928.

"ESKİ HARFLERLE BİRLİKTE KUR'AN-I TARİHE GÖMDÜK" sözünün kahramanı (!) zamanın
Maarif/Milli Eğitim Bakanı bay Necati.

Konya'nın tek gazetesi olan Babalık Gazetesi Başyazarı Onkoloji Doktoru Rahmetli Haluk Nurbaki'nin bir yazısına birlikte göz atalım.

"Mustafa Necati Konya'ya gelmiş ve latin harflerinin üstünlüğünü (!) anlatmak üzere konferans düzenlenmiş ve şehrin her yanına asılan ilanlarda:

"Eski harflerle birlikte Kur'an-ı tarihe gömdük," yazıyor ve konferansın ertesi gün saat 10:00'da verileceği belirtiliyordu.

Akşam bir ziyafet verildi,yemekten sonra Bay Necati ani bir apandist krizine yakalandı.
Hemen hastaneye kaldırılıp ameliyat edildi. Gösterilen itinayı anlatmaya lüzum yok,bütün hastane,hatta Konya ayaktaydı.

Bay Necati kurtulmuş fakat ne çare ki haddini aşmış Kur'an-ı Kerim'e dil uzatmıştı.

Gece yarısı imkansiz denecek bir şey oldu.
Bay Necati'nin yatağı yan demirinden kırıldı ve hasta yere düştü.

Ameliyat yeri patladı,ertesi gün saat: 10:00'da, konferansın yapılacağı saatte öldü.

Evet KUR'AN-I tarihe gömmek isteyenler tarihin en kokuşmuş sayfalarına gömüldüler...

Tarih boyunca Allah ile savaşa kalkışanların akibeti hep böyle rezil,rüsva,zelil,hakir ve ibretlik olmuştur..

BUNLARI SÖYLEMEK İÇİN 1942 YE KADAR BEKLEMESEYDİ İYİYDİ...


BUNLARI SÖYLEMEK İÇİN 1942 YE KADAR BEKLEMESEYDİ İYİYDİ


Bildiğimiz üzere Sakarya Meydan Muharebesi Kurtuluş savaşında Mustafa Kemal'in büyük başarısı olarak anlatılırdı,işin aslını Kazım Karabekir Paşa'nın Hatıratından okuyalım..

“Sakarya Meydan Muharebesinin son günü Mustafa Kemal Paşa muharebeyi kaybettiğine hükmederek ric’at (geri çekilme) emri vermiş ise de Fevzi Paşa bunu sabahki vazi­yeti gördükten sonra kumandanlara tebliği münasip görmüş.

Halbuki sabahleyin düşmanın geri çekildiği görülünce zaferin bizde kalması bu suretle temin olunmuş…

Fevzi Paşa bana bu muharebeden bahsederken, bunu kendi kazandırdığını, fakat herkesin Mustafa Kemal kazandırdı zannettiğini söyledi.

Hakikati neden saklıyorsunuz de­dim. Şimdilik böylesi muvafık, dedi.”

Kaynak :Kâzım Karabekir, Istiklâl Harbimiz, Türkiye Yayınevi, Istanbul 1960, sayfa 997

Adı "Mustafa Kemal değildir"


Adı "Mustafa Kemal değildir"

İsminden hem Mustafa'yı hem Kemal'i atmıştır.
Evet yanlış duymadınız.Adını KAMAL yapmıştır.
Gördüğünüz O'nun hüviyet cüzdanı.
İnanmayan araştırsın.

6.FİLOYU TAŞLADIK DİYENLER


HANGİSİ DOĞRUYU SÖYLÜYOR? KAMAL'MI YOKSA RAUF ORBAY'MI?


HANGİSİ DOĞRUYU SÖYLÜYOR? KAMAL'MI YOKSA RAUF ORBAY'MI?

Her nedense Rauf Orbay hakkında gerçekle hiç ilgisi olmayan hatta söylediğinin tam zıttı sözler nakledilmesi alışkanlık olmuş!

Mesela Nutuk sayfa 28’de M.Kemal Samsun’a çıkmadan önce Rauf Orbay’ın kendisine şöyle dediğini yazar: “İstanbul’dan ayrılmak üzere, evimden otomobile bineceğim sırada Rauf Bey yanıma gelmişti. Bineceğim vapurun takip edileceğini ve beni İstanbul’da iken tutuklamadıklarına göre, belki de Karadeniz’de batırılacağımı güvenilir bir yerden işitmiş, onu haber verdi. Ben İstanbul’da kalıp tutuklanmaktansa, batıp boğulmayı tercih ettim ve hareket ettim. Kendisine de eninde sonunda İstanbul’dan çıkmak zorunda kalırsa benim yanıma gelmesini söyledim.” (Nutuk, s.28) Şevket Süreyya Aydemir de Tek Adam kitabı, 1. Cilt s. 371’de şunları yazıyor: “Vapurun hareketinden önce Rauf Bey, Mustafa Kemal’e yola çıkmamasını, işgal kuvvetlerine mensup bir torpido tarafından takip edilip çevrileceği haberini verir. Ama O’nun kaptana emri, ”Derhal ve bütün sür’atinle denize açıl” olur.” (HALBUKİ İNGİLİZ VİZESİ İLE GİDİYORDU!!) Halbuki Rauf Orbay, kendi hatıratında bunun tam zıttını söylediğini anlatır: “Paşa, Mayıs’ın 15’inde yola çıkıyordu. O sabah Şişli’deki evine gittim. Hazırlanmış beni bekliyordu….
O, İngilizlerin kendisini Karadeniz’de tevkif edecekleri hakkında aldığı haber üzerinde durarak biraz endişeli görünüyordu. Ben böyle bir şeyi varit(mümkün) görmeyerek, “Canım, tevkif etmek (tutuklamak) istiyorlarsa,dışarı çıkmanızı neden beklesinler; burada etmelerine ne mani var” diyordum.” bkz.(Rauf Orbay’ın Hatıraları, Yakın Tarihimiz Dergisi, Cilt 3) (Kurtuluş Savaşı ile İlgili İngiliz Belgeleri ll, s. 37, Türkçeye çeviren: Cemal Köprülü)

19 Mayıs 1919'da Mustafa Kemal Samsun'a gönderildi.

19 Mayıs 1919'da Mustafa Kemal Samsun'a gönderildi.

Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919 'da Bandırma vapuru ile Samsun'a gönderildi. Padişahın yaveri M.Kemal, padişah tarafından görünüşte Samsun ve çevresinde asayişsizlik olaylarını yerinde görüp tedbir almak üzere İngilizlerden vize alarak gönderildi. Aslında eli kolu bağlı olan padişah yaveri M.Kemal'i ve Anadoluya Kurtuluş Savaşı için göndermişdi. M.Kemal hem İngilizlerle gizli gizli görüşüyordu hem de görevine devam edip padişah ile bağlantısını kesmiyordu.Yani ikili oynuyordu.

Ama yetkileri son derece geniş tutularak Anadolu'nun yarısı kadar bir bölge onun denetimine verildi.Ayrıca yüklü miktarda parasal destek verildi. Bu bakımdan Mustafa Kemal'ın ne yapacağı merakla beklenmekteydi.

Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra Mustafa Kemal Paşa (Atatürk) Halep'te bulunan Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığına tayin edilmişti. Fakat ateşkes hükümlerini diledikleri gibi uygulayan Müttefikler Babıâli'yi sıkıştırdılar ve ordunun karargâhını da kaldırarak dağıtılmasını sağladılar. Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa İstanbul'a döndü. 30 Nisan 1919 tarihinde 9.Ordu Müfettişliğine tayin edildi.

Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a gönderildiği zaman eski silah arkadaşlarından Kazım Karabekir Paşa, 15. Kolordu komutanı olarak Erzurum'a tayin edilmiştir ve Ali Paşa da 20.Kolordu komutanı olarak Ankara'da bulunmaktadır.


5 Mayıs 1919'da Paris konferansı görüşmelerinde İngiltere Başbakanı Lloyd George,Yunanlıların İzmir'e çıkarılmasını önerdi.

14 Mayıs 1919'da İngiliz Amiral Calthorpe,İzmir'in işgali için Nota veriyor.

15 Mayıs 1919'da Yunanlılar İzmir'i işgal ediyor.

16 Mayıs 1919'da M.Kemal cebinde İngiliz vizesi ile Samsun'a hareket ediyor.

Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a gönderildiği zamanla İzmir'in işgali zaman bakımından denk gelmesi ilginç bir durum.

Bu durumdan da anlaşılacağı üzere İngilizler yaptıkları plan gereğince kendi adamları olan M.Kemal'i Milli Kahraman kurtarıcı yapmaktı.

Sevr anlaşması maddeleri nelerdir? Kimler imzalamıştır?


Sevr anlaşması maddeleri nelerdir? Kimler imzalamıştır?

Sevr anlaşması maddeleri, Vatanım Sensin dizisinde gündeme gelmesinin ardından araştırılan konular arasında yer aldı. Dizi içerisinde konu olarak alınan Sevr anlaşması maddeleri kapsamında nelerin değişeceğini sorgulanması, izleyicilerin de dikkatini çekti. Peki, Sevr anlaşması nedir, kimler arasında imzalanmıştır? İşte, merak edilen tüm detaylar:

Sevr Antlaşması, I. Dünya Savaşı sonrasında İtilâf Devletleri ile Osmanlı İmparatorluğu hükümeti arasında 10 Ağustos 1920'de Fransa'nın başkenti Paris'in 3 km batısındaki Sevr (Sèvres) banliyösünde bulunan Seramik Müzesi'nde (Musée National de Céramique) imzalanmış antlaşmadır. Antlaşma imzalandığı dönemde devam eden Türk Kurtuluş Savaşı'nın sonucunda Türklerin galibiyetiyle, bu antlaşma yerine 24 Temmuz 1923'te Lozan Antlaşması imzalanıp, uygulamaya konduğundan Sevr Antlaşması geçerliliğini kaybetmiştir. Sevr Antlaşması 433 maddeden oluşmaktaydı.

ANLAŞMAYI KİMLER İMZALADI?

Antlaşma 10 Ağustos 1920'de İtilaf Devletleri Britanya İmparatorluğu, Fransa, İtalya, Japonya, Ermenistan, Belçika, Yunanistan, Hicaz Krallığı, Polonya, Portekiz, Romanya, Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı, Çekoslovakya ile mağlup Osmanlı İmparatorluğu arasında imzalandı. ABD Osmanlı İmparatorluğu ile savaşmadığı, SSCB ise henüz Milletler Cemiyeti üyesi olmadığı için imza atmadılar.

Osmanlı heyetinde şu isimler yer alıyordu: Eski Maarif Nazırı (milli eğitim bakanı) Bağdatlı Mehmed Hadi Paşa, eski Şura-yı Devlet (Danıştay) reisi Rıza Tevfik Bey ve Bern Sefiri Reşat Halis Bey.



SEVR ANLAŞMASININ ÖNEMLİ MADDELERİ NELERDİR?

Sınırlar (madde 27-36): Edirne ve Kırklareli dahil olmak üzere Trakya'nın büyük bölümü Yunanistan'a;

Ceyhan, Antep, Urfa, Mardin ve Cizre kent merkezleri Suriye'ye (Fransız Mandası);

Musul vilayeti en kuzeydeki kazası İmadiye dahil tamamen El Cezire'ye (Birleşik Krallık Mezopotamya Mandası, sonradan Irak)

İstanbul Osmanlı Devleti'nin başkenti olarak kalacak;
Boğazlar (madde 37-61): İstanbul ve Çanakkale Boğazları ile Marmara Denizi silahtan arındırılacak, savaş ve barış zamanında bütün devletlerin gemilerine açık olacak; Boğazlar'da deniz trafiği on ülkeden oluşan uluslararası bir komisyon tarafından yönetilecek; komisyon gerekli gördüğü zaman Müttefik Devletler'in donanmalarını yardıma çağırabilecek;

Kürt Bölgesi (madde 62-64): İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcilerinden oluşan bir komisyon Fırat'ın doğusundaki Kürt vilayetlerinde bir yerel yönetim düzeni kuracak; bir yıl sonra Kürtler dilerse Milletler Cemiyeti'ne bağımsızlık için başvurabilecek

İzmir (madde 65-83): Yaklaşık olarak bugünkü İzmir ili ile sınırlı alanda Osmanlı İmparatorluğu egemenlik haklarının kullanımını beş yıl süre ile Yunanistan'a bırakacak; bu sürenin sonunda bölgenin Osmanlı veya Yunanistan'a katılması için plebisit yapılacak;

Ermenistan (madde 88-93): Osmanlı, Ermenistan Cumhuriyeti'ni tanıyacak; Türk-Ermeni sınırını hakem sıfatıyla ABD Başkanı belirleyecek (ABD Başkanı Wilson 22 Kasım 1920'de verdiği kararla Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis illerini Ermenistan'a verdi.)

Arap ülkeleri ve Adalar (madde 94-122): Osmanlı savaşta veya daha önce kaybettiği Arap ülkeleri, Kıbrıs ve Ege Adaları üzerinde hiçbir hak iddia etmeyecek;

Azınlık Hakları (madde 140-151): Osmanlı din ve dil ayrımı gözetmeksizin tüm vatandaşlarına eşit haklar verecek, tehcir edilen gayrimüslimlerin malları iade edilecek, azınlıklar her seviyede okul ve dini kurumlar kurmakta serbest olacak, Osmanlı'nın bu konulardaki uygulamaları gerekirse Müttefik Devletler tarafından denetlenecek;

Askeri Konular (madde 152-207): Osmanlı İmparatorluğu'nun askeri kuvveti, 35.000'i jandarma, 15.000'i özel birlik, 700'ü padişahın yanındaki güvenlik birliği olmak üzere 50.700 kişiyle sınırlı olacak ve ağır silahları bulunmayacaktı.Türk donanması tasfiye edilecek, Marmara Bölgesi'nde askeri tesis bulunduramayacak, askerlik gönüllü ve paralı olacak, azınlıklar orduya katılabilecek, ordu ve jandarma Müttefik Kontrol Komisyonu tarafından denetlenecek;

Savaş Suçları (madde 226-230): Savaş döneminde katliam ve tehcir suçları işlemekle suçlananlar yargılanacak;

Borçlar ve Savaş Tazminatı (madde 231-260): Osmanlı İmparatorluğu'nun mali durumundan ötürü savaş tazminatı istenmeyecek, Türkiye'nin Almanya ve müttefiklerine olan borçları silinecek; ancak Türk maliyesi müttefiklerarası mali komisyonun denetimine alınacak;

Kapitülasyonlar (madde 260-268): Osmanlı'nın 1914'te tek taraflı olarak feshettiği kapitülasyonlar müttefik devletler vatandaşları lehine yeniden kurulacak;

Ticaret ve Özel Hukuk (madde 269-414): Türk hukuku ve idari düzeni hemen her alanda Müttefikler tarafından belirlenen kurallara uygun hale getirilecek; sivil deniz ve demiryolu trafiği Müttefik devletler arasında yapılan işbölümü çerçevesinde yönetilecek; iş ve işçi hakları düzenlenecek hükümlerini içeren bir antlaşmadır.

ANLAŞMANIN SONUÇLARI NELER OLMUŞTUR?

Antlaşmanın yürürlüğe girmesi için önce Meclis-i Mebusan'ın antlaşmayı görüşüp kabul etmesi, sonra da imzalamak üzere Vahdettin'e göndermesi gerekiyordu. Fakat antlaşma imzalandığı tarihte Meclis-i Mebusan kapalı (Mart 1920'de faaliyeti sonlandı ve Nisan 1920'de kapatıldı) olduğundan antlaşma mecliste görüşülemedi ve padişahın önüne gelmedi.

Ankara'daki Büyük Millet Meclisi antlaşmayı sert bir bildiri ile kınadı ve Antlaşmayı imzalayanlar ile Saltanat Şurası'nda olumlu oy kullananları 19 Ağustos 1920 tarihinde vatan haini ilan etti. Antlaşmada imzası bulunan Heyet üyeleri 23 Nisan 1924 tarihinde TBMM tarafından 150'likliler listesine eklendi. 28 Mayıs 1927 tarihli yasayla ise yurttaşlıktan çıkarıldılar.


http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/televizyon/sevr-anlasmasi-maddeleri-nelerdir-kimler-imzalamistir-40640032